"Onlara, şu iki adamı misal olarak anlat: Bunlardan birine iki üzüm bağı vermiş, her ikisinin de etrafını hurmalarla donatmış, aralarında da ekinler bitirmiştik." (KEHF 32)

Bu Ayet-i Kerime'de Allah iki adamı örnek veriyor. Geçmiş kavimlerden, tarihten iki adam...Bazı kaynaklara göre; İsrail oğullarından iki kardeş...Birisi mü'min diğeri kafir...Birisi cömert diğeri cimri...

Aralarında bir miras pay edilmiş. Cimri olan kendine düşen miras ile iki bağ satın almış. Üzüm bağları, etrafında hurma ağaçları, aralarında ekinler olan ve akarsuların bulunduğu iki güzel bahçe...

Cömert olan kardeş, malını Allah yolunda harcamış, çok sadaka vermiş. Zenginliği ile şımaran kardeş, cömert kardeşini ayıplamış. Malını Allah yolunda harcadığı için kınamış. Büyüklenerek;"Ben senden daha zengin ve şerefliyim. Yardımcılarım ve hizmet­çilerim daha çoktur." Demiş.

Dünya afetlerini ve ölümü unutmuş. Zannetmiş ki hiç ölmeyecek. Zannetmiş ki dünya malı hiç yok olmayacak. Malına ve gücüne güvenerek; Kıyamet gününü ve Ahiret'i de inkar etmiş.

Mümin, nankör kardeşini uyarmış: "Sen, aslını topraktan, sonra da meniden yaratan, daha sonra seni azaları düzgün bir insan ha­line getiren Allah'ı inkar mı ettin?"

Tüm uyarılara rağmen, nankör kardeş inkara devam etmiş. Allah (c.c.) da cezasını dünyada vermiş ve malını yok etmiş.

Kehf Suresi'nde iki adamın misali mealen şöyle geçer:

32. Onlara, şu iki adamı misal olarak anlat: Bunlardan birine iki üzüm bağı vermiş, her ikisinin de etrafını hurmalarla donatmış, aralarında da ekinler bitirmiştik.33. İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş, hiçbirini eksik bırakmamıştı. İkisinin arasından bir de ırmak fışkırtmıştık.

34. Bu adamın başka geliri de vardı. Bu yüzden arkadaşıyla konuşurken ona şöyle dedi: «Ben, servetçe senden daha zenginim; insan sayısı bakımından da senden daha güçlüyüm.» 35. (Böyle gurur ve kibirle) kendisine zulmederek bağına girdi. Şöyle dedi: «Bunun, hiçbir zaman yok olacağını sanmam.»

36. «Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Şayet Rabbimin huzuruna götürülürsem, hiç şüphem yok ki, (orada) bundan daha hayırlı bir akıbet bulurum.»37. Karşılıklı konuşan arkadaşı ona hitaben: «Sen, dedi, seni topraktan, sonra nutfeden (spermadan) yaratan, daha sonra seni bir adam biçimine sokan Allah'ı inkar mı ettin?»

38. «Fakat O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime hiçbir şeyi ortak koşmam.»39. «Bağına girdiğinde: Maşaallah! Kuvvet yalnız Allah'ındır, deseydin ya! Eğer malca ve evlatça beni kendinden güçsüz görüyorsan (şunu bil ki):»

40. «Belki Rabbim bana, senin bağından daha iyisini verir; senin bağına ise gökten yıldırımlar gönderir de bağ kupkuru bir toprak haline gelir.» 41. «Yahut, bağının suyu dibe çekilir de bir daha onu arayıp bulamazsın.»

42. Derken onun serveti kuşatılıp yok edildi. Böylece, bağı uğruna yaptığı masraflardan ötürü ellerini oğuşturup kaldı. Bağın çardakları yere çökmüştü. «Ah, diyordu, keşke ben Rabbime hiçbir ortak koşmamış olsaydım!» 43. Kendisine Allah'tan başka yardım edecek destekçileri olmadığı gibi kendi kendini de kurtaracak güçte değildi. 44. İşte burada yardım ve dostluk, Hak olan Allah'a mahsustur. Mükafatı en iyi olan O, en güzel akıbeti veren yine O'dur.

45. Onlara şunu da misal göster: Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, bu su sayesinde yeryüzünün bitkisi (önce gelişip) birbirine karışmış; arkasından rüzgarın savurduğu çerçöp haline gelmiştir. Allah, her şey üzerinde iktidar sahibidir. 46. Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür; ölümsüz olan iyi işler ise Rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı, hem de ümit bağlamaya daha layıktır.