"Andolsun, Sebe' kavmi için oturduğu yerlerde büyük bir ibret vardır. Biri sağda, diğeri solda iki bahçeleri vardı. Onlara: Rabbinizin rızkından yeyin ve O'na şükredin. İşte güzel bir memleket ve çok bağışlayan bir Rab! Ama onlar yüz çevirdiler. Bu yüzden üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde biraz da sedir ağacı bulunan iki harap bahçeye çevirdik." Nankörlük ettikleri için onları böyle cezalandırdık. Biz nankörden başkasını cezalandırır mıyız?" (SEBE SURESİ 15-17 )

SEL AFETİ: Tefsirlerimizin bir kısmı, daha önce güneşe tapan Sebe halkının, Hz.Süleyman zamanında iman ettiğini, daha sonraki neslin yoldan çıkıp cezalandırıldığını haber vermektedir.[1]

İsyanlarının cezası olarak sel afeti ile cezalandırıldılar. Öyleki bu büyük selden kaçıp Arabistan'ın farklı bölgelerine dağıldılar. Halbuki su taşkınlarına karşı setler ve barajlar yapmışlardı. Marib Barajı en önemli eserleri idi. Bu barajı, zamanın en üst teknolojisi ile donatmışlardı. Kendilerince her türlü önlemi almışlardı. Rivayetlere göre; sel öncesi Allah'ın (c.c.) gönderdiği koca fareler ve köstebekler, bu setleri kemirip delmiştir. Sel geldiğinde, herşeyi sürükleyip götürdü.[2] Bahçelerini sulamak için kurdukları sistem felaketleri olmuştu.

Tarihçilere göre, seddin yıkıldığı tarih, milattan önce IV. yüzyıldır.[3] Sebe dilinde yazılmış yazıtları inceleyen Hrıstiyan arkeolog Werner Keller, "Kutsal Kitap Doğruyu Söyledi" isimli kitabında şu bilgiyi verir: "Arim seli Kur'an'da haber verildiği gibi gerçekleşmiştir. Zira Böyle bir barajın olması ve yıkılarak şehri tamamen harap etmesi, Kur'an'daki bahçe sahipleriyle ilgili verilen örneğin meydana geldiğini kanıtlıyor."

Bu sele Arim seli denmiştir. Arim kelimesi Arapça'da; "set, baraj; büyük sel ve şiddetli yağmur" anlamındadır. Tefsirlerde; Arim'in, Sebe vadisinin adı olduğu, tarla farelerine arim dendiği, fareler tarafından delinip yıkıldığı için sele ve baraja bu adın verildiği de nakledilmektedir.[4]

Arim seli sonucunda; o güzelim bahçeleri harap oldu. Eski verimi bir daha alamadılar. Meyve ve sebzeler yerine, dikenler ve yabani otlar yetişir oldu. Sel sonrası çıkan meyvesiz dikenli sedir ağaçları, hiçbir işe yaramadı. Bu akıbeti hiç beklemiyorlardı. Şükretmedikleri dünya malı, ellerinden kayıp gitti.

DÜNYA MALINA GÜVENME: Sebe Kavminin nankörlüğünde bizler için büyük bir ibret vardır. Rabbimizin bizlere sunduğu nimetlere şükretmeyi ihmal etmeyelim. Sahip olduğumuz nimetlerin karşılığını verelim. Zekat ve sadakamız eksik olmasın. Şükrü ve zekatı olmayan mal, afet getirir.

Dünya malına güvenip kendimizi güçlü filan zannetmeyelim. Bu fani dünyada kaybetmek var, hasta olmak var, yaşlanmak var ve ölüm var.

Cimrilik yapar, nankörlük edersek, paylaşmayı bilmezsek, rızkı vereni unutursak; Allah korusun biz de aynı akıbete uğrayabiliriz. Bu açıdan sel, deprem, yangın gibi afetlerin nankörler ve zalimler için ilahi bir ceza olduğunu unutmayalım.

Hülasa: Atalarımız ne güzel söylemişler: "Güzelliğine güvenme bir sivilce yeter, zenginliğine güvenme bir kıvılcım yeter" "Ağaca yaslanma çürür, insana güvenme ölür"


[1] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami'l-Kur'an/İbn-i Kesir

[2] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri

[3] TDV, İslam ansiklopedisi

[4] Kurtubi tefsiri, XIV, 285-286