"Eğer müminlerden iki gurup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, adil davrananları sever." (HUCURAT 9)

MÜMİNLERDEN 2 GRUP: Müminler 2 ayrı grup olursa... Müminler'den 2 grup çarpışırsa... Bu iki yıldızın yörüngesinden çıkıp çarpışması gibi bir şeydir. Bu büyük bir felakettir. Müslümanların iki ayrı grup olması, karşı karşıya gelip vuruşması, olacak bir şey değildir. Yani bu anormal, istisnai bir durumdur. Bu durumun doğal bir durum olmadığını Hucurat suresindeki şu ayet-i kerimeden de anlayabiliriz: "Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki esirgenesiniz."[1]

Biz kardeşiz. Birbirimize karşı hak ve sorumluluğumuz var. Resulullah Efendimiz (s.a.v) şu hadis-i şerif'inde kardeşlik haklarını şöyle saymıştır: "Müslümanın müslüman üzerindeki hakkı beştir. Bunlar 1. Selam almak, 2. Hastayı ziyaret etmek, 3. Cenazelerinin ardından takip etmek, 4. Davetini kabul etmek. 5. Aksırana; Allah sana merhamet eylesin, demektir"[2]

FİTNE VE KAVGA: Müslümanlardan iki grubun birbiriyle vuruşması büyük günahtır. Her ne kadar Müslümanların karşı karşıya gelmesi doğal bir durum olmasa da, insanlık hali böyle bir sorun yaşanabilir. Nitekim Resulullah Efendimiz (s.a.v) zamanında münafıkların çıkardığı fitneler sebebiyle buna benzer durumlar yaşanmıştır.

Ayet-i kerimenin iniş sebebi olarak Hz. Enes'in şu rivayeti paylaşılır: Resulullah Efendimiz (s.a.v) münafıkların başı Abdullah İbn Übeyy'in fitnesini önlemek için görüşmeye gidiyordu. Resulullah Efendimiz (s.a.v bir merkebe binmişti. Müslümanlar da onunla birlikte gidiyorlardı. Orası çorak bir arazi idi. Resulullah Efendimiz (s.a.v) ona vardığında İbn Übeyy: Benden uzak dur, Allah'a yemin ederim ki merkebinin kokusu bana eziyet veriyor, dedi. Ensar'dan bir Sahabe: Allah'a yemin olsun ki Rasulullah'ın merkebinin kokusu senin kokundan daha hoştur, dedi. Kavminden birtakım kimseler Abdullah'a kızdı. Münafıklar ise O'na taraf oldular. Ensar ve Muhacir'den, Müminler arasında iki grup oluştu. Gruptan herkes birbirine karşı öfkelendi. Aralarında soyulmuş hurma çubuklarıyla, elleriyle ve nalinlerle vuruşmalar oldu."[3]

Hz. Osman'ın hilafetinin son dönemlerinden başlayarak, Hz.Ali zamanında devam eden böyle bir fitne ortamında, Müminlerin büyük bir imtihan verdiğini tarihi kaynaklardan öğreniyoruz. Cemel ve Sıffın savaşları bu hususta iki önemli örnektir. Asrımızdan İran ve Irak arasındaki savaşı, Afrika, Ortadoğu, Afganistan ve Suriye'de yaşanan karışıklıkları, yine bu konuya örnek verebiliriz.

Hz.Ebubekir (r.a) anlatıyor: "Resulullah Efendimiz (s.a.v) bir gün ashabına hitab ediyordu. Minberde yanında Hz. Ali'nin oğlu, torunu Hz. Hasan da vardı. Bir ona, bir insanlara bakarak şöyle buyurdu: Bu oğlum Seyyid'dir. Umarım ki Allah bununla, müslümanlardan iki büyük grubun arasını düzeltsin."[4]Resulullah Efendimiz'in(s.a.v) haber verdiği bu olay gerçekleşmiş ve tarihe geçmiştir.

Bu ayet-i kerimenin iniş sebebi olarak tefsirlerde yer alan diğer rivayetler şöyledir: Süddi bu ayet-i kerimenin, karısıyla geçimsizliğe düşen bir adam ile karısının ailesi arasında çıkan anlaşmazlık üzerine nazil olduğunu söylemiştir. Mücahid, Evs ile Hazreç arasındaki bir anlaşmazlık üzerine indiğini bildirmiştir. Katade ise bu ayetin, Ensar'dan, birbirlerinde alacakları 'bulunan ve anlaşmazlığa düşen iki kişi hakkında nazil olduğunu söylemiştir.[5] (YARIN DEVAM EDECEK İNŞALLAH!)


[1] Hucurat suresi 10

[2] Buhari, "Cenaiz" 2

[3] Buhari, II, 958; Müslim, III, 1424; Müsned, III, 157

[4] Buhari

[5] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri/İmam Kurtubi, Camiu li-Ahkami'l-Kur'an