NOTER ve KAYIT: Günümüzdeki senet, alışveriş sözleşmesi, borç hukuku, icra ve noter uygulamaları ile mahkemelerdeki şahitlik müessesinin hükmü, bu ayet-i kerimede geçmektedir.Noter, Fransızca bir kelime... Bu kelimenin Latince kökü sözlükte; "not tutan, süratli yazı yazan" anlamına geliyor. Noter; hukuk güvenliğini sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek amacıyla belirli işlemleri belgelendirme, belgelerin suretlerini onaylama vb. işlerle görevlidir.

İslam hukukunda notere, katib-i adl ve katibü'l-adl denir. İşte ayeti kerimede geçen güvenilir ve adil yazıcı budur. Güvenilir yazıcı, borçla ilgili belgeyi yazıp tanzim eder ve gerektiğinde bu belgeyi delil olarak sunar, şahitlik yapar.Bakara suresi 282. ayeti kerimeyi hüküm olarak değerlendiren alimlerimiz, kişiler arasındaki borçlanma vb hukuki durumların yazıyla belgelenmesinin hükmünün, vacip değil mendup ve caiz olduğu sonucuna varmışlardır.[1]

Katade anlatıyor: Ebu Süleyman, bir gün arkadaşlarına şöyle sordu: Rabbına dua ettiğinde duasına icabet edilmeyen mazlumu biliyor musunuz? "Bu nasıl olur?" diye sorduklarında : "Bir adam ki belli bir va'de ile satış yapar, şahid tutmaz ve yazmaz. Malının zamanı gelince sahibi bunu inkar eder. O da Rabbına dua eder, ama duasına icabet edilmez. Çünkü O da, borcun yazılmasını emreden Rabbına isyan etmiştir." dedi.[2]

İbn Cüreyc der ki: "Kim borçlanırsa yazsın, kim alış-veriş yaparsa şahid tutsun." [3] İbn Abbas Bakara suresi 282. ayet-i kerimeyi okuyarak şöyle demiştir: "Ben şehadet ederim ki belli bir va'de taşıyan, va'deli satışı Allah Teala helal kılmış ve buna izin vermiştir." [4]

EN BÜYÜK ŞAHİD ALLAH'TIR: Demek ki; borcun kayıt edilmesi çok önemli. Ancak borcun kayıt altına alınmaması, borcun ödenmemesi ve ihmal edilmesi için mazeret olamaz. Borç ve alışverişte en büyük şahit Allah'tır.

Resulullah Efendimiz'in (s.a.v) borçla ilgili bir çok uyarısı vardır: "Allah Teala nazarında, bir kulun Allah tarafından yasaklanan büyük günahlardan sonra, beraberinde getirebileceği en büyük günahlardan biri, kişinin ödenecek karşılık bırakmadan üzerinde borç olduğu halde ölmesidir."[5]

"Kim, ödemek arzusu iIe insanların malını alır ise, Allah onun borcunu ona bedel eda eder. Kim de telef etmek niyetiyle halkın malını alırsa Allah onu telefeder."[6]

"Ödeme imkanı olanın, borcunu ödemeyip, oyalaması zulümdür."[7]

CENAZENİN ÖNCE BORCU ÖDENİR: "Resulullah'a (s.a.v) namazını kıldırıvermesi için bir adamın cenazesi getirildi. Resulullah (s.a.v): "Onun üzerinde borç var, arkadaşınızın namazını siz kılın!" buyurdu. Sahabeden Ebu Katade (r.a): "Borç benim üzerime olsun, ey Allah'ın Resülü" dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v) cenazenin namazını kıldı."[8]

"Şüphesiz sizin hayırlınız, borcunu en güzel şekilde ödeyendir."[9]

VERİLEN BORÇ SADAKADIR: "Kim bir borçluya mühlet verirse, her gün için bir sadaka sevabı kazanır. Kim onun borcunu vadesi geldikten sonra tehir ederse, tehir ettiği müddetçe, her geçen gün (alacağı mal kadar) sadaka yazılır."[10]

"Satışta, alışta ve borcunu istemekte kolaylık gösteren kimseye Allah rahmet etsin."[11]

"Allah Teala sizden önceki ümmetlerden bir kişiyi bağışladı. Çünkü o sattığında kolaylaştırır, aldığında kolaylık gösterir ve borçludan alacağını isterken kolaylığı tercih ederdi."[12]

"Allah Teala'nın kendisini, kıyamet gününün sıkıntılarından kurtarmasını isteyen kimse, borcunu ödeyemeyene mühlet tanısın veya ondan bir bölümünü bağışlasın."[13]

HÜLASA: Borç büyük olsun, küçük olsun, onu müddeti ile beraber yazmaktan üşenmemeliyiz. Akrabalık, dostluk gibi sebeplerle alışveriş, miras, borçlanma konularını, sözde bırakmamalıyız. Mali konularda, sadece sözde olan herşey havada kalır. Mutlaka kayıt altına alınmalıdır. Güvenmek ayrı bir şey, mali sorumluluk ayrı bir şeydir.

Özellikle de güvenlik gerektiren yüklü miktardaki alışverişleri ve borçlanmaları resmi kayıt altına almalıyız. Günümüz hukuk ve noter uygulamalarında olduğu gibi şahitleri de ihmal etmemeliyiz. Borcumuzu en güzel şekilde ödemeye çalıştığımız gibi alacaklı olduğumuzda da borçluya zulmetmemeliyiz. Gerçekten maddi durumu yoksa anlayış göstermeliyiz. Alacağımızı yeri geldiğinde bağışlayıp, sadaka olarak değerlendirebilmeliyiz.


[1] TDV, İslam Ansiklopedisi /noter

[2] İbn-i Kesir Tefsiri

[3] İbn-i Kesir Tefsiri

[4] İbn-i Kesir Tefsiri

[5] Ebu Davud, Buyu 3342

[6] Buhari, İstikraz 2

[7] Buhari

[8] Tirmizi, Cenaiz 69, (1069); Nesai, Cenaiz 67, (4, 65

[9] Buhari, İstikraz 4, Vekalet 6, Hibe 23; Müslim, Müsakat 120

[10] İbn-i Mace, Sadakat, 14

[11] Buhari, Büyu, 16; İbn-i Mace, Ticarat, 28

[12] Tirmizi, Büyu, 75/1320; Nesai, Büyu, 104; İbn-i Mace, Ticarat, 28

[13] Müslim, Müsakat, 32; Ahmed, II, 23