(Onlardan biri şöyle dedi:) Bu, kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyunum var. Böyle iken «Onu da bana ver» dedi ve tartışmada beni yendi. (SAD 23)

Bu Ayet-i Kerime'de geçen olay, Hz.Davut zamanında yaşanmıştır.

Hz.Davut (a.s) K.Kerim'de ismi geçen, İsrailoğulları'na gönderilen bir peygamberdir. Hz.Davud'a Zebur isimli lahi kitap indirilmiştir. Davud ismi, İbranice'de "en çok sevilen kişi, göz bebeği" anlamına gelir. Günümüzde Yahudi ve Hristiyanlar bu ismi David şeklinde kullanmaktadırlar. Hz.Davut, Hz.Süleyman'ın da babasıdır. Aynı çağ ve toplumda peygamberlik yapmışlardır. Hz.Davud'un konuşması ve sesi çok güzel idi. Bu sebeple güzel ve tok sesler "Davudi ses" olarak tanımlanmıştır. Hüküm ve hikmet sahibi idi. Herkes O'na danışır ve O'nun hükmü ile hareket ederdi. Dağlar ve Kuşlar Hz.Davud'un emrinde idi. Hz.Davut onlarla konuşur ve emri altına alırdı. Hükümdar peygamberlerdendir. Yönetiminde büyük bir ülke ve güçlü bir ordu vardı. Hz.Davut hükümdar olmasına rağmen kendi alın teri ile çalışıp geçimini sağlardı. Mesleği demircilikti. Tarihte ilk demir zırhı yapan Hz.Davut'tur.

Resulullah Efendimiz (s.a.v) çalışmak konusunda Hz.Davud'u örnek vererek şöyle buyurmuştur: "İnsanın yediğinin en güzeli kendi kazandığıdır. Allah'ın nebisi Davud kendi elinin emeğinden başkasını yemezdi"

Genç yaşta Talut'un ordusuna katılarak, zalim Calut'u sapan taşı ile öldürmesi Bakara Suresi 250.-251. Ayet-i Kerime'lerde anlatılmaktadır. Calut'u öldürmesinden sonra Hz.Davud'a, hem hükümdarlık hem de Peygamberlik nasip olur.

Resulullah Efendimiz (s.a.v) Hz. Davut hakkında şöyle buyurmuştur: "Allah yanında namazın en çok sevileni, Davud'un namazıdır. Yine Allah yanında orucun en çok sevileni, Davud'un orucudur. O, gece yarısına kadar uyur, üçte birinde kalkıp namaz kılar; (geriye kalan) altıda birinde uyurdu. Bir gün oruç tutar, bir gün iftar ederdi."

Hz. Davud (a.s.) bir gece ibadetle meşgul iken iki adam, bulunduğu yerin duvarını aşarak ansızın O'nun karşısına çıkmışlar. Hz.Davut (a.s) onları düşman zannederek başta korkar. Tefsirlere göre bu iki adam insan kılığına girmiş 2 melektir. Bu iki meleğin Hz.Cebrail ve Hz.Mikail olduğunu nakledenler de var. Bu ziyaretin amacı manevi eğitim ve uyarıdır.

Yaşanan olayı anlamak için Sad Suresi'nden ilgili Ayet-i kerimeleri paylaşalım: "Davacıların hikayesi sana ulaştı mı? Bu adamlar mabedin duvarına tırmanıp Davud'un yanına girmişlerdi. Davud onları görünce telaşlanmıştı. "Korkma, dediler, birimizin diğerini haksızlık etmekle suçladığı iki davacıyız biz. Aramızda adil bir hüküm ver; doğruluktan sapma, bize de doğru yolu göster."

"Şu adam benim kardeşim. Onun doksan dokuz koyunu, benim ise bir tek koyunum var. Buna rağmen 'Bunu da bana ver' dedi ve bu tartışmada bana baskın çıktı."

Davud şöyle dedi: ''Senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle doğrusu sana karşı haksızlık etmiştir. Zaten aralarında ortaklık ilişkileri bulunanların çoğu birbirine haksızlık ederler; yalnız iman edip iyi işler yapmakta olanlar böyle değildir; ama onlar da o kadar az ki!"

Davud kendisini sınadığımızı anladı. Bunun üzerine Rabbinden kendisini bağışlamasını dileyerek secdeye kapandı, O'na yönelip tövbe etti. Biz de yaptığım kendisine bağışladık. Kuşkusuz yanımızda onun vüksek bir makamı, güzel bir geleceği vardır. (SAD SURESİ 21-25)

Anlaşılan şudur ki; bu iki adamın davasında, Hz. Davud (a.s) kendi işlediği bir hatanın farkına varmış ve tevbe etmiştir.Kıssada geçen Hz.Davud'un hata ve tevbesi şu şekilde açıklanabilir: Hz. Davud sadece davacıyı dinleyip hüküm vermiş, davalıyı dinlememiştir. Hz.Davud daha sonra bu tutumunun adil olmadığını düşünerek tövbe etmiştir.

Bu kıssa münasebetiyle Yahudiler ve Hristiyanlar tarafından birçok çirkin sözler edilmiş, masallar uydurulmuş, Hz.Davut'a iftiralar atılmıştır. Yahudiler, Hz.Davud'un 99 hanımı olduğu ve 100. Hanımını almak için hileye başvurduğu iftirasına kaynaklarında yer vermişlerdir. Allah'ın insanlardan seçtiği elçileri de kul olmaları sebebiyle hatasız değildirler. Ancak Peygamberlerin insani yönlerinden kaynaklanan bu hata ve kusurları, Allah'ın kontrol ve terbiyesi altındadır. Peygamberler günahlardan korunmuşlardır. Buna İsmet denilir. Peygamber hatalarına da zelle ismi verilmiştir.