"Akşama doğru kendisine, üç ayağının üzerine durup bir ayağını tırnağının üzerine diken çalımlı ve safkan koşu atları sunulmuştu." (SAD 31)

Üçayağı üzerine duran atlar Hz.Süleyman'ın atlarıdır. Hz.Süleyman atları çok severdi. Binlerce atları vardı. Dünyanın en güzel ve en hızlı atlarına sahipti. Hatta Hz.Süleyman'ın kanatlı uçabilen atlara sahip olduğu söylenmiştir.

Bu atlar Hz.Süleyman'ın hem ulaşım vasıtaları hem de savaşta görevlendirdiği askerleri idi. Hz. Süleyman atlarını sever ve onlarla konuşurdu.

Hz.Süleyman, dünya malından bu atlar gibi birçok hazinelere sahip olduğu için Allah'a şükreder ve onları Allah'ı anmak için vesile kılardı. Hz.Süleyman, atları o kadar çok severdi ki, atlarla meşgul olurken Allah'ı zikretmeyi ihmal ederse, sevdiği atları sadaka olarak başkasına hediye ederek kendisini cezalandırırdı. O günün atları bugünün otomobilleri ve diğer vasıtaları. Araçlar ve şartlar değişse de imtihan aymı...

Hz.Süleyman, Hz.Davut peygamberin oğludur. Hz.Süleyman babası gibi hem Allah'ın elçisi hem de hükümdar idi. İnsanlardan, cinlerden ve hayvanlardan güçlü ordulara sahipti. Hayvanlarla konuşmak, rüzgara emredip uçmak, cinleri emri altına almak gibi mucizelere sahipti.

Peki Hz.Süleyman'ın hiç derdi hastalığı olmadı. Tabi ki oldu. Her insan gibi O da imtihan edildi. İnsan olarak hatası da oldu. Ama hemen hatasından dönerek Allah'a teslim olmuştur.

Rasulullah Efendimiz (s.a.v.) Hz.Süleyman'ın tevbe ettiği bir hatasını şöyle haber vermiştir: Bir gün Süleyman (a.s.) şöyle dedi: "Bu gece hanımlarımla birlikte olacağım. Onlardan her biri bana, Allah yolunda cihat edecek erkek evlatlar verecektir." Bunu söylerken "İnşaallah" demedi. Hanımları ile birlikte oldu ancak bir tanesi hamile kaldı. O da sakat çocuk doğurdu. Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Süleyman (a.s.) "İnşaallah" deseydi, sağlıklı çocukları olup hepsi Allah yolunda kahramanca cihat ederlerdi."

Hz.Süleyman da her insan gibi hastalandı. Dert sahibi oldu. Zayıf ve çaresiz kaldığı durumlar oldu. Kaybettiği durumlar oldu. Gün geldi ülkesini yönetemez oldu. Sevdiklerinin öldüğünü gördü. Bunların hepsi onca saltanat ve zenginlik içersinde Allah'ın birer imtihanı idi. O da öyle bildi ve Rabbinin takdirine teslim oldu.

Alan da veren de Allah'tır (c.c.) Allah (c.c.) O'na sağlığını ve malını fazlası ile geri verdi ve O'nu daha da güçlendirdi. Nesli çoğaldı, saltanatı arttı. Hz.Süleyman'ın, saltanatını devam ettirmesi için bir oğlu olmasını arzu etmesine rağmen sakat bir oğlunun dünyaya geldiği, ölümünden sonra tahta oturan oğlunun da devlet yönetiminde başarılı olamadığı kaynaklarda yer almaktadır.

Her fani gibi O da öldü ve her devlet gibi O'nun da devleti yıkıldı. Saltanat ve hazinesi kayboldu. İşte "Bu dünya Sultan Süleyman'a bile kalmadı" sözünün aslı budur. Sad Suresi'nde 31-40. Ayet-i Kerimeler Hz.Süleyman ile ilgilidir.

Resulullah Efendimiz (s.a.v) Hz.Süleyman'ın duası ve cinleri ile ilgili şöyle buyurmuştur: "Dün bana cinlerden bir ifrit sataşmaya çalıştı. Allah bana onu yakalama imkanı verdi. Ben onu, mescidin direklerinden birine bağlamak istedim. Ta ki sabah olduğunda hepiniz onu göresiniz. Fakat ben, kardeşim Süleyman'ın: "Rabbim bana, benden sonra hiçkimseye nasip olmayan bir saltanat ihsan et." sözünü hatırladım." Resulullah Efendimiz'in (s.a.v) yakaladığı o cini, zelil bir şekilde kovduğu rivayet edilmiştir.

Resulullah Efendimiz (s.a.v) buyurdular ki: "Davud'un oğlu Süleyman, Kudüs'ü yapınca Allah'tan üç şey diledi: Diliyordu ki kendisine, Allahın hükmüne uygun bir şekilde hüküm verme kabiliyeti nasib edilsin. Ve bu ona nasib edildi. O, Allahtan, kendisinden sonra hiç kimseye verilmeyecek olan bir mülk istedi. Kendisine o da verildi. Yine o, Mescid-i Aksa'nın yapımını bitirdikten sonra, Mescid-i Aksa'ya ancak namaz kılmak için gelen bir kimsenin, mescitten çıkmadan, annesinden doğduğu gibi hatalarından arınmış olarak çıkmış olmasını istedi."