BEDİR'E DOĞRU

Savaş öncesi istişarede, Hz. Ebubekir ve Hz.Ömer'in Resulullah Efendimize (s.a.v) destek veren konuşmalarından sonra Muhacirlerden Hz.Mikdad ibn Amr (r.a) ayağa kalkarak, şöyle dedi:

"Ey Allah'ın Rasulü, Rabbinin sana emrettiği tarafa yönel. Nereye gidersen biz senin arkandan geliriz. İsrailoğullarının Hz. Musa'ya : "Git, sen ve Rabbın birlikte savaşın. Biz burada bekleriz" dedikleri gibi demeyiz. Onların tam tersine; git, sen ve Rabbın birlikte savaşın. Biz de son nefesimize kadar senin yanında savaşacağız, deriz."

Resulullah Efendimiz (s.a.v) bu konuda Medineli Müslümanların da görüşünü almak istedi: Bunun üzerine Hz. Sa'd b. Ubade (r.a) söz alarak şöyle dedi: "Bizi istediğin yere götür Ey Allah'ın elçisi! Biz arkandayız."

Hz. Sa'd b. Muaz da benzer bir konuşma yaptı ve "Seni hak ile gönderen Allah'a and olsun ki, Sen bizi denize daldırsan biz seninle beraber ona da­larız. Allah'ın bereketi ile bizi götür." dedi.

Bu konuşmalar üzerine Rasulullah Efendimiz (s.a.v.) çok mutlu oldu ve Ashabına şöyle dedi: "Allah'ın bereketi ile yürüyün ve sevinin. Çünkü Allah bana iki gruptan birini vadetti. Vallahi, Kureyşin yıkıldığı yerleri görür gibi oluyorum."[1]

BEDİR SAVAŞI: İslam ordusu; 74'ü Mekkeli muhacir; geri kalanı Medineli Ensar olan, toplam 305 askerden oluşuyordu. 2 at, 70 deve ve yetersiz sayıda silah... Karşılarında 1000 bin kişilik Kureyş ordusu...

İslam ordusu Müşrik ordusu karşısında... Madden zayıf görünseler de en büyük güçleri ve silahları imanları idi. İki ordu Bedir'de Hicretin 2. yılında (M 624), Ramazan ayının 17. günü karşı karşıya geldi. Allah'ın vaadi gerçekleşti. Zafer inananların oldu.[2]

Ebu Süfyan Hicaz'a yaklaştığı sırada İslam ordusunun baskın yapacağını önceden haber almış ve kervanın pusuya düşmemesi için Bedir'den uzak olan sahil yolunu tercih etmişti. Böylece; iki taifeden biri ve küçük olanı, Kureyş kervanı o günlük kurtulmuştu ancak, iki taifeden büyük olanı, Kureyş ordusu helak olmuştu.

Onlar Ebu Süfyan'ın çağrısı üzerine önce kervanı kurtarmak için yola çıkmışlardı. Kervanın kurtulduğunu öğrenince de, Müslümanları yok etmek için yola devam etmişlerdi.

Resulullah Efendimiz'in (s.a.v) derdi dünyalık değildi. Kureyş'i kazanmak, onların iman etmesini sağlamak istiyordu. Son bir umut olarak, savaştan önce Hz. Ömer'i Kureyşliler'e elçi gönderdi. Savaş yapılmadan Mekke'ye dönmelerini teklif etti. Kabul etmediler. Sayılarının çokluğuna ve güçlerinin büyüklüğüne güvenerek kazanacaklarından çok emindiler.

Sonuç; kervanları kurtuldu ama onlar kendilerini Allah'ın azabından kurtaramadılar. Dünyaları da ahiretleri de harap oldu. Ebu Cehil başta olmak üzere, müşriklerin ileri gelenlerinden 70'i öldü, 70'i esir alındı. Silahları, araç ve gereçleri, savaş ganimeti olarak müslümanların eline geçti.

Bedir zaferi ile Müslümanlar maddi ve manevi daha da güçlendiler. Medine'de ve Arap yarımadasında İslam ordusu, büyük bir itibar kazandı. Kazanılan imkanlar sonucunda İslam dini daha hızlı yayılmaya başladı. Allah'ın vadettiği gibi; Hakk gerçekleşiyor, zalimlerin saltanatı yıkılıyordu.

HÜLASA: Çıkarılacak ders: Küçük hesaplara kapılmayalım Can! Dünyalık bütün hesaplar küçüktür. Asıl kazanç Allah'ın rızasıdır. Asıl kazanç cennettir. Müminin bir hesabı ve gayreti olacaksa bu; Allah'ın rızasına ve O'nun vadine ulaşmaya çalışmak olmalı...


[1] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri- Camiu'l-Beyan, 122-123

[2] Al-i İmran 123-125/Enfal 9-12, 17