Hz.Musa (a.s.) dedi ki : "İnşaallah sen, benim sabrettiğimi göreceksin, sana hiç bir işte karşı gelmeyeceğim." Hızır ona dedi ki: "O halde bana uyacaksan ben sana anlatmadıkça herhangi bir şey hakkında bana soru sormayacaksın."

Anlaşıp sözleştikten sonra ikisi birlikte kalkıp gittiler. Denizin kıyısında yürüyorlardı. Bir gemiye rastladılar. Onlarla konuşup kendilerini gemiye bindirmelerini istediler.' Onlar Hızır'ı tanıdılar ve hiç bir şey almaksızın onları gemiye bindirdiler. O an bir kuş gagasıyla denizden su aldı. Hızır dedi ki: "Allah'a andolsun ki senin ve benim bilgim, Allah'ın bilgisinin yanında ancak şu kuşun gagasıyla denizden aldığı su kadardır."

İkisi birlikte gemiye yerleşince; birden bire Hızır bir keserle geminin tahtalarından birini sökmeye başladı. Musa (a.s.) ona dedi ki: "Bunlar bizi karşılıksız taşıyan bir topluluk, sen de tutmuş onların gemisini delmeye çalışıyorsun ki oradakileri boğasın. Doğrusu şaşılacak bir şey yaptın." Hızır dedi ki: "Ben sana, yaptığım işlere dayanamazsın, demedim mi?" Musa Aleyhisselam ona unuttuğum şeyden dolayı bana çıkışma, gücümün yetmediği şeyden beni sorumlu tutma, dedi.»

Sonra gemiden çıktılar. Birlikte kıyıda yürüyorlardı ki Hızır'ın gözü bir çocuğa ilişti. Çocuk diğer çocuklarla birlikte oynuyordu. Hızır, çocuğun başını eliyle tuttu ve ezip öldürdü. Musa ona dedi ki: «Cana karşılık can olmaksızın, ma'sum bir cana mı kıydın? Doğrusu çok kötü bir şey yaptın." O dedi ki: "Ben sana yaptığım işlere dayanamazsın, demedim mi?"

Hz. Musa dedi ki: "Eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam, benimle arkadaşlık etme. O zaman benim tarafımdan ma'zur sayılırsın."Yine gittiler ve nihayet vardıkları kasaba halkından yiyecek istediler. Kasaba halkı, bu ikisini misafir etmek istemedi. İkisi, şehrin içinde yıkılmaya yüz tutan bir duvar gördüler. Hızır kalktı ve eliyle duvarı düzeltti. Hz. Musa dedi ki: "Bir kavmin yanına vardık, bizi yedirmediler, misafir de etmediler. İsteseydin ondan bir ücret alabilirdin." O dedi ki: "İşte bu, seninle benim ayrılışımızdır. Dayanamadığın işlerin içyüzünü sana anlatacağım."

Ve Rasulullah Efendimiz (s.a.v) kıssanın geçtiği Kehf Suresini; "İşte dayanamadığın şeylerin içyüzü budur." Ayet-i kerimesine kadar okuduktan sonra şöyle buyurdu : "İsterdik ki Hz. Musa sabredeydi de Allah, bize o ikisinin haberlerinin mahiyyetini anlataydı"[1]

İŞİN ASLINI ALLAH BİLİR : Bu kıssayla ilgili Katadc der ki; "Çocuğun anne ve babası çocuk doğduğunda sevinmişler, öldüğünde üzülmüşlerdi. Halbuki çocuk yaşasaydı; bu, kendilerinin felaketi olacaktı. Öyleyse herkes, Allah'ın kazasına rıza göstersin. Çünkü Allah'ın mü'min için kazası; sevmediği şeylerde sevdiğinden daha çok hayır olabileceği şeklindedir. Sahih hadiste varid olur ki; "Allah, mü'min için ne hükmederse mutlaka bu, onun için hayır olur."[2] Allah Teala Bakara suresinde de şöyle buyuruyor: "Birşey hoşunuza gitmediği halde sizin için hayırlı olabilir."[3] Denildiğine göre Hz.Hızır, Hz. Musa'dan (as) ayrılmak isteyince Hz.Musa (a.s) ona: "Bana tavsiyede bulun, demiş. O da şunları söylemiş: Çokça tebessüm et, ama çok gülme. Israrı bırak. Gereksiz hiçbir işi yapma. Hata edenleri yaptıkları hatalar dolayısıyla ayıplama. Ey Musa, hatan dolayısıyla da ağla."[4]

BİZ MUSA OLMAKTAN SORUMLUYUZ: Hülasa: Tüm olayların iki yönü vardır: Zahiri ve batıni... Birincisi: Zahiri yön, görünenler... Olayların bu yönü, peygamberler aracılığı ile insanlara bildirilmiştir. Bu olaylar hukukla ilgilidir. Şeriat bunlarla ilgili gelmiştir. Toplumsal olaylar da bunlarla düzenlenir. Buna insani yön diyebiliriz.

İkincisi; batıni yön, görünmeyenler... Bu olaylar hikmetle ilgilidir. Allah'ın (c.c.) kaza ve kaderi hikmetle örülmüştür. Bu olaylar Allah'ın (c.c.) takdiri ve hesabıyla ilgilidir. Herşeyin aslını ve içyüzünü en iyi bilen Allah'tır. Olayların bu yönü meleklere ve peygamberlere bildirilmiştir. Buna meleki yön diyebiliriz.

Melekler, insan şeriatı dışında hareket eder ve özel görev alırlar. Peygamberler ise vahye ve şeriaata göre hareket eder ve görev alırlar.Örneğin ölümle görevli melek, bir bebeğin canını Allah'ın emriyle alır. Bu cinayet değildir. Cinayet insanlarla ilgili bir kavramdır. Bunu bir peygamber dahi yapsaydı cinayet olurdu.

İşte bu kıssada Hz.Musa, şeriatı ve insanları temsil ederken; Hz.Hızır da Hikmeti ve melekleri temsil etmektedir. Velhasıl biz görünen, görünmeyen tüm yönleri ile kaza ve kaderin Allah'tan (c.c.) olduğunu bilir ve O'na teslim oluruz. Biz Hızır değil Musa olmaktan sorumluyuz. Ha illa da Hızır olmak isterim dersen bunun yolu da şehadet makamıdır.


[1] Buhari, el-ilm, bab: 44/Müslim, el-Fadall. bab: 170, Hadis No: 2380/Ahmed b. Ilanbel, Müsned. C: 5, S: 18-19

[2] İbn-i Kesir

[3] Bakara suresi 216

[4] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami'l-Kur'an