İnsanlarla ya da kurumlarla sağlıklı iletişim kurmak her insanın birincil asli görevi olması gerekiyor ancak iletişim işi, hizmet sektörlerinde çalışanların daha bir asli görevleri içinde yer alması gerekiyor. Geçen hafta eski dostlarımla buluşmak, konuşmak sohbet etmek için bazı ziyaretlerde bulundum. İnsanlarla iletişim yöntemleri çok çeşitli, sözlü iletişim, sözsüz iletişim, işaretlerle iletişim, telefonla iletişim, yazı ile iletişim vs.vs.

Ben iletişim yöntemlerinden yüz yüze olanı tercih edenlerdenim, bu yöntemi uyulamaya karar vermek demek kurumları ya da insanları ziyaret etmek demek.

Yüz yüze görüşmelerde çok güzel sohbetlerin, anıların, anekdotların dile getirilmesi kaçınılmaz oluyor. Bu maksatla bir arkadaşımı ziyaret ettiğim sırada sağdan soldan konuşurken söz dönüp dolaşıp insan haklarına, demokrasi kültürüne, çevrenin korunmasına, bilimin üretilmesine geldi.

Arkadaşım uzun süre yurt dışında yaşamış ve ülkemize geri dönmüştü. Ben sohbetin bir noktasında şunu söyledim 'Biz Müslümanlar hep Avrupalı Devletler için gavur deriz, onları beğenmeyiz ama o ülkelere kaçak göçek yollarla kaçmaya çalışırız ve kaçarken de denizlerde boğuluruz.

Maddem bu insanları beğenmiyoruz niçin bu insanların ülkelerinde yaşamak için can atıyoruz?' Bu sözüm üzerine arkadaşım 'Bak şimdi başımdan geçen bir olayı anlatayım adamların insan haklarına ne kadar önem verdiğini anlarsın.'

Sabırsızlıkla dinleyeceğimi bildirerek arkadaşım başladı anlatmaya.

'Onlarda ciddi anlamda kurallar silsilesi çalışıyor, kurallar olunca da insan haklarını korumak, demokrasi kültürünün gelişmesi daha kolay oluyor. Biliyor musun bir maaş gününde hesabıma fazla para yattığını fark ettim. Muhasebe birimine durumu öğrenmek için gittim. Muhasebe biriminin verdiği cevaptan ne kadar utandığımı bir ben bilirim bir de Allah'

'Hayrola ne cevap verdi?'

'Yıllardır Türk işçi çalıştırıyoruz ilk kez siz geldiniz maaşıma fazla para yatmış diye.'

'Bu söz beni çok rencide etti ama yine de neden fazla ücret yatmış diye sorumda ısrar ettim, ısrarım sonucu bana şu açıklamayı yaptı.

'Sen oruç tutuyorsun değil mi?'

'Evet dedim'

'O zaman bak şimdi sen 1 ay boyunca oruç tutmuş ve kurumumuzdan yemek yememişsin. Her yemediğin öğünlerin bedelini biz tek tek hesaplayarak yemediğin öğün bedelini hesabına yatırdık. Bu senin hakkın.'

'Şimdi kardeşim bakıyorum, bu insanlar bizim kültürümüzün değerlerini almış kendilerine değer katmışlar, bizler ise ne olduğu belli olmayan değerleri almışız değersiz bir topluluk oluşturmuşuz.'

'Toplumları değerleri ayakta tutmakta, değerleri kendine kılavuz yapan toplumlar hem demokrasi hem kültürel hem bilimsel gelişmede daha öncü toplumlar içinde kendine yer edinebiliyor. Kuralları, kaidesi olmayan toplumlar ise her zaman başka toplulukların boyunduruğu altında kalmaya mahkum oluyorlar.

Bu anlamda, Mahatma Gandhi insanların kulaklarına küpe olması gereken şu sözlerini söylüyor.

'Düşüncelerine dikkat et; SÖZLERİN olur,

Sözlerine dikkat et; EYLEMİN olur,

Eylemlerine dikkat et; ALIŞKANLIĞIN olur,

Alışkanlıklarına dikkat et; KARAKTERİN olur,

Karakterine dikkat et; KADERİN olur.' Değerlerin hakim olduğu bir yaşam dileğimle.