"İbadet" kavramı ile ilgili olarak genelde yalnızca namaz, oruç, zekat gibi emirleri algılarız. Oysa Allah'ın (cc) bizden yapmamızı istediği her emri O'nun için yapmamız ve yapmamamızı istediği her nehyi O'nun için yapmamamız ibadettir. Tabii ki namaz kılmak, oruç tutmak ibadettir. Ancak yalan konuşmamak, kul hakkı yememek, gıybet etmemek, laf taşımamak, güler yüzlü olmak da ibadettir. Kitabımızı bu hassasiyet ile okuyabilsek bugün dünya üzerindeki huzuru artırabilirdik. Sadece Müslümanların değil insanlığın huzuruna da inşa edebilirdik. Gelin Allah'ın (cc) bizden razı olması için bir vesileye birlikte kulak verelim:

Kur'an-ı Kerim'de: "Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah'a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin."(1) buyrulmaktadır. Müminler ancak kardeştir. Müminler sadece kardeştir. Müminler kardeşten başka bir şey olamazlar. Hangi Mü'minler? Takvalı Mü'minler mi? Muhlis Mü'minler mi? Bizim dernekteki Mü'minler mi? Bizim cemaatteki Mü'minler mi? Yoksa bizim partideki Mü'minler mi? Ayette böyle bir ayrım yok. İslam'ın ilk mektebi olan Darul Erkam'da kardeşlikler oluşturulmuştu. Birbirlerine yakın karakterler veya kuvvette zayıf ile onu koruyabilecek güçte olan birbirlerine kardeş ilan edilmişti. Hz. Ebu Bekir (ra) ile Hz. Ömer (ra), Hz. Osman (ra) ile Hz. Abdurrahman bin Avf (ra) Hz. Hamza ile Hz. Zeyd bin Harise (ra) gibi. Batıni bir düzende bu şekilde kardeşlikler kurulmuştu. Sonrasında Yesrib, Medine oldu.

İlk önce Mescid inşa edildi. Sonrasında Menzil (odalar) inşa edildi. Sonrasında Suffa denilen Mektep, Mescid'in yanına inşa edildi. Sonrasında ise Muahat dediğimiz Ensar-Muhacir kardeşlikleri Efendimiz (sas) tarafından ilan edildi. Makrizi'ye göre 93 ensar, 93 muhacir ile kardeş ilan edilmişti. Medine vesikası (anayasa), Muharebe (ordu) ve Medine çarşısının (ekonomi) bu süreçten sonraya kalmış olması kurulan kardeşliğin ehemmiyetini anlamamızı sağlayacaktır. Medeni sure olan Hucurat suresi Hicri 8. yılda nazil olmuştur. Bu zamandan sonra kardeşlik ilanı olduğunu kayıtlarda göremeyiz. Çünkü artık tüm Mü'minler, tüm Mü'minler ile kardeş olmuştur. İslam tarihinde başarılı olduğumuz dönemlere bakarsak, ümmet bilincinin oluştuğu; kardeşlik bağlarının kuvvetlendiği dönemlerde huzurun hakim olduğu görülürken, Müslümanlar arasında fitnenin çoğaldığı dönemlerde ümmet bilincinden uzak bölünmüş Müslümanlar ve perişan bir insanlık görmekteyiz.

Kardeşliğin kurulmasına engel veya kurulan kardeşliğin dağılmasına neden olan bir büyük fitneye de değinmek gerekir. Irkçılık! Irkçılık bugün en büyük ayrıştırıcı sebeplerden birisidir şüphesiz. Dünyadaki Müslümanların kardeş birliğini oluşturamamasının yegane sebeplerinden birisidir ırkçılık. Efendimiz (sas): "Irkçılık davasına kalkışan bizden değildir, ırkçılık üzerine savaşa girişen de bizden değildir." (2) buyurmaktadır. Bugün başka milletlere genel bakışımız ve diğer kardeşlerimizi milliyetleri üzerinden derecelendirmemiz şüphesiz bu tuzağın içinde olduğumuzu göstermektedir. Yine Efendimiz (sas): "Allah Teala kıyamet günü sizin soyunuzu sopunuzu sormayacaktır. Şüphesiz ki O'nun nazarında en üstününüz, kötülüklerden en çok sakınanınızdır." (3) diye buyurarak millet farkının bu dünyadan sonra bir geçerliliğinin olmadığını göstermektedir.

Irkçılığı sadece milliyetçilik olarak da değerlendiremeyiz. Hz. Vasile bin Eska (ra) rivayetle Efendimiz (sas)'e Irkçılık nedir diye sorduğunda: "Zalim de olsa kendi kavmine arka çıkmandır." (4) cevabını aldığını bildirilmektedir. Zalim de olsa arka çıkmak, körü körüne sahip çıkmak. Bir yönü ile taassupçuluk olarak değerlendirebiliriz. Bu yönü ile düştüğümüz bu tuzak artık bizim dernek, bizim cemaat, bizim köy, bizim sülale, bizim devletimiz veya bizim partimiz olarak genelleyebiliriz. Zalim de olsa arka çıkmak, ırkçılıktır. Bu ise kardeşliğin, ve de İslam kardeşliğinin kurulamamasının en büyük nedenlerindendir. Oysa Efendimiz (sas): "Sizden biri, kendisi için istediğini (mümin) kardeşi (yahut da komşusu) için de istemedikçe iman etmiş olmayacaktır." (5) buyurmuştur.

Kardeşlerimizin başarısı ile sevinmemiz gerekir. Kendi başarımız gibi onların da başarılı olmasını istememiz gerekir. Elbette farklı kulvarlarda topluma hizmet edebiliriz. Kimimiz yardım kuruluşunda muhtaç kardeşlerimize yardım edecektir. Kimimiz gençlerin enerjisini doğa sporları ile toplum yararına çevirecektir. Kimimiz eğitim çalışmaları yapacaktır. Kimimiz Görsel medya ile toplum menfaatine çalışmalar yapacaktır. Her birimiz farklı kulvarda hizmetler yapabiliriz. Hatta aynı kulvarda farklı insanlar ile çalışmak da isteyebiliriz. Kendi kabiliyetimize göre yaptığımız işi en önemli iş olarak da görmeliyiz! Yeter ki bunu tek önemli iş, bizim yaptığımız iştir yanlışına düşmeyelim. Rabbim birbirimizin başarıları ile mutlu olan kardeşliğin kurulmasına bizleri de vesile eylesin.

Bu köşede yazarak hizmet edebilmeyi nasip eden Rabbime hamd ederim. Buna vesile olan Genç Gazete'ye ve Talha Bayraktar hocama teşekkür ederim.

Allah'ın (cc) kulu, Ümmet-i Muhammed'den, kardeşiniz İlyas...

1. Hucurat suresi 10. Ayet

2. Müslim (İmare - 53)

3. Müslim (Birr - 34)

4. Ebu Davud (Edeb - 111,112)

5. Müslim (İman - 171,172)