Hayatımızın belirli dönemlerinde yol ayrımlarında olduğumuzu ve bir yolu seçmemiz gerektiğini fark edebiliyoruz. Seçimlerimizi ve kararlarımızı etkileyen bir sürü etkenler var. Bağlam, hafızanın yapısı, sezgiler, davranış eğilimleri, gelecek planlarımız, yakınlarımızın düşünceleri bu etkenlerin küçük bir kısmını oluşturur.

Okuyacağımız okulu seçerken, olmak istediğimiz mesleği seçerken, eşimizi seçerken bazı kararlar veriyoruz. Böyle kulağa zor gelen kararlar olmalarına gerek yok. İzleyeceğimiz filmi, dinleyeceğimiz şarkıyı hatta ne söyleyip söylemeyeceğimize karar verirken bile belirli etkenler kararımızı etkileyip farklı bir seçim yapmamızı sağlayabiliyor.

Basit kararların yanı sıra özellikle önemli kararlar alırken de bu çevresel etkenler kararlarımız üzerinde bir etki yaratmaya devam ediyor. Bazen bizler hayatımızla ilgili çok önem içeren kararlar alırken kendi kalbimizin ve beynimizin sesine kulak vermek yerine, çevresel etkenleri dinliyoruz ve kararlarımızı çevresel etkenler doğrultusunda yönlendiriyoruz.

Seçimlerimizi yaptıktan kısa bir müddet sonra çevresel etkenler -yakınlarımızın düşünceleri, davranış eğilimleri vb.- bizi desteklerken doğru bir seçim yaptığımızı düşünüyoruz. Fakat yaptığımız seçimlerin üstünden biraz zaman geçtikten ve bizler ikileme düştükten sonra kalbimiz ve beynimiz tekrar bizimle konuşmaya başlıyor.

'Biz seni uyardık.' oluyor ilk sözleri. İşte o an bedenini yakıp kavuran bir duygu doğuyor :Pişmanlık. Başkalarını dinlemenin, beynini ve kalbini göz ardı etmenin pişmanlığı...

Kararlar alırken yaradılışımız yüzünden çevresel etkenlere gereksinim duyuyoruz. Fakat tüm hayatımızı etkileyecek kararlar alırken, çevremizden fikirler almalı ama daha çok -kendi yaşamımız olduğu için- beynimize ve özellikle de kalbimize kulak vermeliyiz.

Başkaları üzülüp kırılmasın diye isteklerimizi ve mantığımızı göz ardı ederek farklı kararlar almamalıyız. Bu konu ile ilgili Mevlana : "Başkaları ne der, sorusundan daha yüksek duvarları olan hapishane var mıdır?" demiştir. Bu konu ile ilgili yazılabilecek her türdeki upuzun yazılara veya kitaplara kıyasla ne kadar özlü ve kusursuz bir söz!..

Özetle, bizler 'başkaları' adı altında bahsettiğimiz kişilerin mutluluğu ve düşünceleri uğruna hayat adı verilen, bizim karar ve seçimlerimizden oluşan anlarımızda kalbimize ve beynimize kulak vermekten vazgeçmemeliyiz.

Çünkü unutmamalıyız ki bu yaşam bizim! Karar anımızda yanımızda olup bizi etkileyen insanlar, hüznümüzde yanımızda olmayacak ve yine kendi başımıza kalacağız!.. Bu yüzden vereceğimiz kararlarda kendi düşüncelerimizden ödün vermemeliyiz.

Sıla TOPUZ

Özel Devrim Kosova Fen Lisesi

9/C