Takva nedir diye soranlara Hz. Ömer "Siz hiç taşlı ve dikenli yolda yürüdünüz mü? diye sorar ve takvalı olmanın zahmetini işaret eder.

İçinde bulunduğu ruh hali nedir? Daha önce yaşamış olduğu refah şartları bitmiştir. Burada bakır aynalara, beyaz atlara sahip Mekke'nin yakışıklı delikanlısı Musab bin Umeyr aklımıza düşer. O kadar rahatlığı geride bırakmış Peygamber Efendimizin yanına bunlardan mahrum bir şekilde katılmış. Yokluk yakasını bırakmamış ve Uhud Savaşında sancağı elinde taşırken şehit olmuş. Defnederken üstünü örtecek elbise bile kalmamış bir sahabe.

"Acı bir kök tadı seçtim" ifadesi başına gelecek sıkıntıların gönül rahatlığıyla sabr edileceğini beyan ediyor.

Uzak nedir? Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için gidecek yer ne kadar uzak olabilir?

Uzak nedir sorusu, uzun yola çıkmaya hüküm giymiş biri için anlamlı bir soru? Herkesin uzaklığı belki de farklıdır. Hatta aradaki mesafe uzaklık ya da yakınlık olarak da tanımlanabilir. Lakin "kendinin bile ücrasında yaşayan biri" ifadesi nasıl yorumlanmalı? Sanırım yeteneklerinin, ufkunun, kabiliyetinin, olması gereken noktanın uzakta olan birinden bahsediliyor. Zikredilen kelimelerle ifade edebilecek bir noktadan uzağa düşmüş biri ya da birileri için uzaklık çok farklıdır.

Ne yalanlarda var, ne hakikatta,

Gözümü yumdukça gördüğüm nakış.

Boşuna gezmişim, yok tabiatta,

İçimdeki kadar iniş ve çıkış.

Necip Fazıl'ın da işaret ettiği gibi insanın içindeki iniş ve çıkışlar koca bir kainatta yoktur. Kendi hakikatini fark etmenin hassas inceliğini taşıyor bu cümle. Fıtratın/yaradılışın uzağında yaşanan hayatların halihazırdaki fotoğraf karesinde yer alanlar kendisinden uzakta kalmış kişilerdir. Kahramandır, kahramanlık yapacak ortam yoktur. Cesurdur, cesaretini gösterecek zaman olmamıştır. Kuldur kulluğunu yapacak imkanlardan mahrumdur...Bu ve buna benzer durumlar sıralanabilir.

Başım açık, saçlarımı ikiye

ortadan ayırdım

kimin ülkesinden geçsem

şakaklarımda dövmeler beni ele verecek

cesur ve onurlu diyecekler

halbuki suskun ve kederliyim

"Başım açık, saçlarımı ikiye ortadan ayırdım" sözleri gidilecek yerin belli özelliklerini biçimsel olarak kabul edilmiş göstergeleri işaret eder sanki. "Kimin ülkesinden geçsem" ifadeleri de geçmişte ait olduğu dünyanın izlerini fark edecekler ve nereden hangi şartlar altında geçip geldiğini anlayacakları için "cesur adam" gerçekten "onurlu adam" diyecekler ama ben boşa geçmiş bunca yılı ve işlenmiş onca günahın gurbetinde sessiz ve endişeliyim, der gibidir.

Acaba yeni olana ayak uydurabilecek midir, yoksa eski, devamlı paçalarından tutup gerisin geriye çevirmek için gayret edecek mi? Haklı bir endişenin rüzgarında savrulmaktadır mahkum.

İnsan zor da olsa alışınca kolaylayabiliyor. Ancak ne olursa olsun yeni şartlar ilkin insanı tereddüt girdabında döndürüyor bir zaman. (YARIN DEVAM EDECEK İNŞALLAH!)