Mü'min Seviyesi; Yaşadığımız zamanda mü'minlerle mü'min olmayanlar arasında bir farkın olmaması için ısrarla uğraşanlar neyin peşinde olabilirler? Halbuki kış şartları yani küfür tarafının İslam düşmanlığı aynıdır; ne kalktı ne de azaldı!

*Kılık kıyafetten yemeye içmeye, konuşmadan örfe kadar her şeyde iman farkı olması gerekirken bu fark gitgide erimektedir.

Bu erime, mü'min olmayanların mü'minlere yaklaşması şeklinde olsaydı sorun olmayacaktı. Onlar hiçbir yaklaşma göstermedikleri halde mesafe erimektedir. Endişe verici olan da budur.

*Zevklerde ve günlük yaşantıda bir benzeşme caiz olmasa da bunun aklen izah edilebilir yönü vardır ama akidede benzeşmenin ya da akidedeki farkların eritilmesinin ne aklen ne de dinen izah edilebilir bir yönü yoktur.

İmanla şereflenen bir insan dünyada doğar, dünyada yaşar ama ahirette ebedi bir hayat için mücadele eder.

İman nimeti ile şereflenmeyen biri ise dünyada doğar, orada yaşar ve orada kalacak olan umutlar ve hayallerle yaşayıp ölür. Ebedilik düzeyinde bir hayali yoktur onun.

Mü'min ile mü'min olmayan arasında bu açıdan bakıldığında ebedilik ile fanilik kadar fark olması pek tabiidir. İki farklı gözün gördüğü, iki farklı kalbin kavradığı kesinlikle aynı değildir.

Dünyayı istasyon gibi görmekle ebedi karargah gibi görmek arasında muhakkak fark olacaktır.

İncelendiğinde mü'min insanın tefekküründe, mü'min olmayanın tefekküründe görülmeyecek ayrıntılar izlenebilir. Birinde sırf kendisi ve kendisi etrafında dönüp duran kısır görüşler vardır.

Onun planları uzun vadeli olmayan, madde etrafında yoğunlaşan, bağlantılı olduğu akrabası ve benzeri yakınları ile daralmış, sınırlı planlardır. İnsanlık kadar geniş değildir. Melekleri ve cinleri de kuşatamaz onun beyni.

Mü'min ise çok farklıdır. Mü'minin kapasitesi, değil insan nevinin tümünü kuşatmak, meleklerin ve cinlerin hatta bütün hayvanatın yer bulabildiği bir kapasitedir. Ahirete yönelik çalıştığı için dünyevi süreçte olup bitenleri nihai kazançlar veya zararlar olarak görmez.

Fani dünyanın fani karları veya zararları diye baktığı olaylara takılıp kalmaz. Ufku geniş, göğsü geniş biridir o. Sofrasında doyanlarla o, bir kere daha doyar. Onun yemeği yenmekle azalmaz gözünde. Dertlilerin derdi onun derdini abartmaz.

Mü'min Adem'in çocuğudur; beşer standartlarında yaratılmıştır ama yüksekleri hedeflediği için, ebediliğin peşinde koştuğu için kısır döngüye dönüşen sorunlara takılıp kalmaz. O kadar ki rızık bile onun takılıp kaldığı bir sıkıntı değildir. Elinde avucunda varken de böyledir o, eli sıfırken de böyledir.