Kur'an'ı az buçuk okuyanların çok rahat hatırlayacakları iki kelimeyi yazımızın başlığı yaptık.Bildiğiniz gibi "Kale" 'dedi',"Kalu" 'dediler' demektir.

Peki bu iki kelimeyi neden bugünkü yazımızın konusu yaptık? Hemen söyleyeyim.Bu iki kelime Kur'an'daki karşılıklı konuşmalarda geçen en önemli iki kelimedir.Yani biri konuşuyor bir şeyler söylüyor ,diğerleri de buna karşılık fikirlerini söylüyorlar.Diğer bir deyişle Kur'an bize fikir özgürlüğünün ne kadar önemli olduğunun adeta ipucunu veriyor.

Görev gereği katıldığım bir çok toplantılarda çoğu kez bir konuşmacı gelir konuşur konuşmasını bitirir ve herkes dağılır gider.Yani "KALE" (Dedi) uygulanır.Konuşmacı konuşmasını bitirir ve çeker gider.Nedense "KALU" (Dediler) uygulanmaz.Yani dinleyenlerin fikirleri sorulmaz.Hatta itiraz edenlere yan bakılır.O nedenle kimse konuşma cesareti de gösteremez.

Oysa Kur'an'da ki bu iki kelime tam bir fikir özgürlüğünü ifade eder.Kur'an'a baktığımızda "KALE" kelimesi genellikle Allah,Peygamberler ve tek kişilerin konuşması için kullanılır."KALU" ile de genellikle karşı tarafın fikirleri dile getirilir.Karşı taraf ya itiraz eder ya merak ettiği bir şeyi sorar,ya bir istekte bulunur,yada konuşanı tasdik ederler.

Bu konu ile ilgili olarak Kur'an'da "KALE" ve "KALU" kelimelerine ilk örnek olarak Rabbimizin Meleklere yeryüzünde bir halife (insan) yaratacağını söylediğinde görüyoruz.:"Hani, Rabbin meleklere, "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti ..." (Bakara,30).Günümüzde dahi olmayan bir fikir özgürlüne örnek olarak Melekler fikirlerini dile getirirler:" Onlar, "Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamd ederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz." demişler." (Bakara,30).Ve bildiğiniz gibi bu karşılıklı konuşma bir miktar daha devam eder.

21.Asırda dahi örneğine az rastlanan bir fikir ve düşünce özgürlüğü örneğini Hz.İbrahim (as) ile Rabbimiz arasında geçen bir konuşmada görüyoruz:"Hani İbrahim, "Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona) "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım) ancak kalbimin tatmin olması için" demişti. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Bakara,260).

Kale-Kalu kelimelerini Peygamberler ile kavimleri arasında geçen konuşmalarda görüyoruz.Kavimlerinin konuşmalarının çoğunun karşı geliş ve tehdit içerdiğini ancak az bir bölümünün Peygamberlerine itaat konuşmaları olduğunu görüyoruz:

-"Dediler ki (Kalu): "Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer vazgeçmezseniz, sizi mutlaka taşlarız ve bizim tarafımızdan size elem dolu bir azap dokunur."(Yasin,18).

-"Dediler ki: "Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra mı tekrar diriltileceğiz?"(Mü'minun,82).

-"Şöyle de dediler: "İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır."(Bakara,285).

Kur'an'da geçen bu iki kelime bize şu mesajı veriyor.Her iki tarafta ister olumlu, ister olumsuz olsun birbirlerini dinlemelidir.Oysa günümüze baktığımız zaman herkesin kafasında şablon bir fikir oluşmuş onun dışındaki fikir ve görüşlere kendisini kapatmıştır.

UNUTMAYIN:Kabakların çarpışmasından çekirdekler,fikirlerin çarpışmasından hakikatler ortaya saçılır.