İsyankar, doğru ve yanlışın gerçek anlamlarından vazgeçmiş olandır.

Ne bulduğunu yanlış kabul edebilir ne de aradığını doğru belirleyebilir. İşte bu yüzden doğruyla yanlış arasında sürekli gidip gelmek zorunda kalmıştır. Tıkanık bir lavabo gibidir.

Açacak olsa mümkün değil çünkü açacağın doğru mu yanlış mı olduğunu bilemez, elindekini de denemek istemez.

İşte bu yüzden elinde bir şey olsa da olmasa da bir şey yapmaktan geri kalır.

Diyelim ki bir şey yapmaya karar verdi, bu sefer de karşısına çıkacak iki önemli sıfat var, zor ve kolay.

Diğer iki şey; kolay ve zor algısıdır.

Aslında bunlar birbirlerinin alternatifi kelimeler değillerdir. Birbirlerinden farklıdır.

Zor, bir şeyi yapmış olmanla ölçülebilir. Daha iyisini yapabilmek ve kolaylaştırmak adına üzerine bir şeyler koymak gerekir.

Her üzerine koyduğun şey zoru kolaylaştırıyorsa bunlar birer zıt anlam değildir. Zoru kolay kılmak için verilen mücadele

farklılıklarını gördükçe adım atabilme imkanı doğar. İşte bu yüzden farklılıkları fark edebilmek için dingin bir düşünce yönelimi gerekir.

Eğer düşünce yapısı dingin değilse, dingil ile lastikler arasındaki ilişki hiçbir zaman beklenildiği gibi olmaz.

Bütün bunları düşünürken yolda kalmış olursun. Yolda kalırsan, herhangi bir yol açamazsın.

Sana iki önemli fırsat sunacağım; yol aç ve bir şey yap.

"İsyan etmeyip de ne yapalım?" sorusunun cevabı "Kaçalım mı yoksa gizlenelim mi?" değil.

Gizlenecek kötülüklerin, kaçacak korkuların olmasın.

Yollar kötülüklerin gizlerini açığa çıkarır.

Bir şey yapanın bir şeyden kaçacak korkusu yoktur.

Sen de bunu istemiyor muydun?

Gerçeği gerçekleştirmek. Hem de korkusuzca.

O zaman durma. Yol açan, bir şey yapmaktadır. Bir şey yapan, yol almaktadır. Yürüyen, gerçektir.

Gerçek ol, hem de en gerçek...