Zaman zaman hepimizin pişmanlık duyduğu konular olmuştur. Örneğin:Keşke şu evi almasaydım , keşke üniversite tercihlerimde hocalarıma ve aileme danışsaydım veya keşke şu işi kurmadan önce bilenlerden sorsaydım v.s. Bu ve buna benzer hayıflanmamızın temelinde istişare/danışma eksikliği vardır.
Dinimiz her konuda bizlere yol gösterdiği gibi bir iş yapmadan önce o işin artı ve eksilerini hesaplamamızı istemiştir ki sonradan pişman olmayalım ve mutsuz olmayalım.Çünkü bir gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklediniz mi bütün düğmeler yanlış gider.Böylesi huzursuz bir hayat ise bizleri mutsuz edecektir.Bizler mutsuz olduk mu kendimizle barışık olamayız, kendisiyle barışık olmayan bir insan ise çevresiyle de barışık olması beklenemez.Oysa Yüce Allah bizden ?Hem bu dünya da mutlu olmamızı hem de ahirette mutlu olmamızı istemiştir?.
Yukarıda
saydığımız bu olumsuzluklarla karşılaşmamak için İslam dini bizlere istişareyi
(danışmayı) tavsiye etmiştir.Çünkü istişare yapan pişman olmaz.Öyleyse istişare ne demektir??İstişare; meşveret etmek, danışmak ve bir
konuyu uzmanlarıyla görüşmek anlamına gelir. İstişare en doğru ve en uygun
kararlar almak, için gereklidir. Sonunda pişmanlık duyulacak, kişide ve
toplumda zararlara yol açacak yanlış ve faydasız kararlardan korunmak için
emredilen İslami bir prensiptir. Tarih, yalnız kendi aklını beğenen, karar
vereceği konularda bilgili ve güvenilir kişilerin, görüş ve deneyimlerine başvurmayan
kimselerin, acı sonlarına şahittir. Meşveret; değişik görüş ve tecrübeleri
dinleyip değerlendirerek en uygun kararı almayı kolaylaştırdığı gibi, fikir
danışılan ve söz hakkı tanınan ehil insanlara da kıymet verildiğini ve güven duyulduğunu hissettirip,
aralarındaki itimat ve muhabbeti güçlendirmesi bakımından da, önemli bir
emirdir. İstişare, Kuran-ı Kerimde açık
bir şekilde emir ve tavsiye edilmektedir: Yüce Allah, ?...İş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah?a
güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever? (Al-i İmran-159) buyurarak, şûra, meşveret
(danışma) prensibinin İslamdaki önemini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Kuran-ı Kerimin 42. suresinin ?Şûra? suresi olarak isimlendirilmesi de
konunun önemini bir kat daha artırmaktadır. Bu sûrenin 38. ayetinde istişare
müessesesinden ayrıca bahsedilmekte ve ? ... Onların (mü?minlerin) işleri aralarında
danışma iledir... buyrulmaktadır.
Yukarıda şûra ile ilgili geçen ilk
ayette Hz. Peygambere emir verildiği, ikincisinde ise müslümanlar için bir
tesbit yapıldığı ve tavsiyede bulunulduğu gözlemlenmektedir. Bu emir ve
tavsiyeler kıyamete kadar bütün mü?minler için geçerlidir. Allah?ın kendisine
emir buyurduğu danışma müessesesini Hz. Peygamber (s.a.s.) bizzat
uygulamalarıyla ortaya koymuştur. Bu uygulamalardan bazı örnekler şunlardır:
1-)Hz. Peygamber (s.a.s.) yönetimle ilgili işlerde karar
vermeden önce daima ashabıyla istişarede bulunmuştur. Hatta ihtiyaç duyulduğu
takdirde gayr-i müslimlerin görüşlerini dahi dinlemiştir. Mesela, hicret
sonrası Medinede yeni bir toplum oluşturma gayretlerini sürdürürken Allah Rasûlü
(s.a.s.) burada yaşayan Yahudilerle görüşmeler yapmış, onların fikirlerini de
almıştır.
2-)Bedir savaşına karar verilmesi esnasında ashabı ile istişare yapmış,
savaştan önce Ebu Süfyanın başında bulunduğu kafilenin yolunun kesilmesi, aynı
zamanda Mekke ile savaşı göze almak anlamına geleceği için, bu konuda hem
Muhacir?in hem de Ensarın ayrı ayrı görüşünü almış, onlarla mutabakat
sağladıktan sonra Mekke kervanı üzerine sefer düzenlenmesi talimatını
vermiştir.
3-) Bedir savaşı öncesinde Hubab b. Münzirin teklifi doğrultusunda ordunun
yerini değiştirmiştir. Yine savaştan sonra esirlere yapılacak muamelenin nasıl
olması gerektiği hususunda ashabla istişare yapılmış, Hz. Ebû Bekirin (ra)
görüşü benimsenerek esirler fidye karşılığı serbest bırakılmıştır.
4-)Rasûlüllah (s.a.s.) Müslümanlar ile Mekke müşriklerinin ikinci büyük savaşı
olan Uhud savaşından önce de stratejinin
belirlenmesi için ashabın fikrini almıştır. Savaşın Medine dışında yapılması ya
da sadece şehrin savunulması şeklindeki iki görüş ortaya çıkmış, genel kanaat
birinci görüş üzerinde yoğunlaşınca bu görüş benimsenmişti.
5-)Hendek savaşında da Rasûlüllah (s.a.s.) Selman-ı Farisinin teklifi olan
şehrin zayıf ve savunmasız yerlerini korumak için Medinenin etrafında hendek
kazılması teklifini kabul etmiş ve savunma buna göre planlanmıştır.
Sonuç olarak diyebiliriz ki:Gerek
Kur?an ayetleri gerekse Hz. Peygamberin uygulamalarında, İnsanların her türlü
işlerinde mutlaka başkalarının görüş ve tecrübelerinden yararlanması sonucu
çıkmaktadır. Bu hem Allah?ın bir emri, tavsiyesi hem Hz. Peygamber?in (sav) bir
sünneti hem de müslümanların menfaati gereğidir. Bunun bilincinde olan bütün
toplumlar danışmanlık müessesesinden
yararlanma yoluna gitmişler ve danışmanlık şirketleri kurma teşebbüslerine
girişmişlerdir. Günümüzde bu şirketlerin
her alanda etkinlikleri giderek
artmaktadır.
Bu nedenle müslümanlar
şayet her alanda başarılı olmak istiyorlarsa, İslâm?ın ortaya koyduğu bu müesseseden
istifade etmelidirler.
Unutmatın:?Evde kazak erkek benim.
Ben ne dersem o olur? anlayışını bırakıp
doğru olan görüşe göre hareket etmek gerekir. İstişare,doğru zamanda,doğru
yerde,doğru karar almak demektir.