Geziye devam ederken kendilerini Ortaköy Camii'de buldular.

Girip namaz kılmadan önce herkes 15 Temmuz Şehitler Köprüsünün altında denizle bakıştı.

Dalgalarla biraz ıslandı ve o kocaman köprünün önünde bir sürü hatıra fotoğrafı çekindiler, sonrasında orada abdestlerini alıp namaz kıldılar.

Farklı bir ortamdı.

Namaz kıldıkları camii denize sıfırdı, manzarası masmaviydi.

İnternetteki resimlerde denizin kıyısında göz alıcı duruyordu o camii. İçinde namaz kılmayı belki de hiç düşünmemişlerdi.

O mavinin verdiği huzurla namaz kılmak çok hoşlarına gitmişti.

Oradan ayrılmadan önce hocalarıyla bir sohbet yapmayı da ihmal etmediler.

Sohbet "Kafirlerin refah içinde diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın." Ayetinin tefekkürüyle başladı.

Ne çıkarılmalıydı bu ayetten?

Şehirleri, ülkeleri karış karış gezmenin ne gibi bir aldanışı olabilirdi?

Evet kendileri dünya şehri İstanbul'u gezerken bir takım İslami düşüncelerle gezdiler, her bir namazı ayrı camiilerde kıldılar, her birşey den İslami hakikat çıkarma gayretindeydiler.

Fakat bunu yapmayan insanlar da vardı. Sadece refahını düşünen insanlar da vardı, dünyanın cazibesine aldanan insanlar...

Ve adımları onları yavaş yavaş Kız Kulesine götürdü. Denizin ortasında salına salına duran narin Kız Kulesi.

Gözler ona odaklanmış, kameralar ona çevrilmiş sanki tüm insanlar onun için oradaymış gibiydiler.

Evet onlar da bu yüzden oradaydılar.

Denizin kıyısında oturarak o güzel kuleye baka baka muhabbet ettiler, ikinci günün sonlarına doğru o zamana kadar nelere tanıklık ettiler, onları konuştular.

Ardından dalgaların kayalara çarparak çıkardığı o huzur dolu beste ile arabalarına binerek İnegöl istikametine doğru yol almaya başladılar.

Arabada da bir dolu düşünceler, fikirler, yorgunluklar.

Geriye kalan umutlar, güzellikler, hayaller...

Ve onları yüreklerinin bir köşesine gömüp vakti geldiğinde canlandırmak ümidiyle İnegöl yollarını tuttular...

Sema ŞİREN