SORU: "Allah hakkı kul hakkı nedir? Aralarında ne fark vardır?"

PROF. DR. HAMDİ DÖNDÜREN: Allah Teala'ya yaklaşma, O'nu yüceltme, dinin esaslarını veya toplum maslahatlarını gerçekleştirme özelliği bulunan haklara "Allah hakkı" veya "hukukullah" denir. Namaz, oruç, hac, zekat, cihad, iyiliği emretmek ve kötülüklerden menetmek, kurban kesmek gibi ibadetler Allah haklarındandır.

Kur'an ve sünnette açıklanan had cezaları da hukukullah kapsamına girer. Umuma açık mescidler, yol, deniz ve nehir gibi topluma ait ortak kullanım hakları da Allah hakkı niteliğindedir. Allah hakları af, sulh veya kaldırma ya da düşürme ile düşmediği gibi, bunların başka bir bedelle değiştirilmesi de caiz olmaz.

Ancak zaruret veya özür hallerinde İslam'ın getirdiği kolaylıklar ve muaflıklar bunun dışındadır. Hasta veya yolcunun orucu kazaya bırakması, seferinin namazı kısa kılması, çok yaşlı veya sürekli hasta olanın oruç yerine fidye vermesi bu kolaylıklar arasındadır.1

İnsanlar arasında cereyan eden birtakım haklara da "kul hakkı" denir. Bunlar kişilerin maslahatını korumayı hedef alan haklar olup, bazı hallerde bunların yerine bir bedel geçebilir veya hak sahibinin düşürmesi ile düşebilir.

Bir kimsenin mal varlığı üzerindeki tasarruf hakkı, satıcının satış bedelini, alıcının da satın aldığı malı kabzetme hakkı, evli kadının ve çocukların nafaka hakkı ile küçük çocuk üzerindeki bakım (hıdane) hakkı veya velayet hakkı "kul hakkı" niteliğindedir. Bu hak mal, can, ırz, nesil ve aklı korumak gibi genel nitelikli haklardan da olabilir.

Kul haklarından bir bölümü af, sulh, ibra veya mubah kılma gibi yolla düşürmeye yahut başka bir bedele dönüştürmeye elverişlidir. Mesela bir kadın kocasından olan nafaka hakkını almaktan vazgeçebilir, bunda indirim yapabilir ya da bunu başka bir bedele dönüştürebilir. Anlaşma yoluyla bunlar caiz olur.

Ancak kişinin şahsına bağlı olan "özlük hakları" hak doğmazdan önce düşürmeye elverişli değildir. Evlenme, boşanma, nafaka, velayet gibi hakları, bu hakların sahibi olan kimsenin önceden düşürmesi geçerli olmaz.

Buna göre bir kimse hiç evlenmemek veya bir kadın kocasından nafaka almamak üzere, henüz evlenmeden önce sözleşme yapsa, böyle bir hak düşürmesi geçerli olmaz. Yine bir babanın küçük çocuğu üzerindeki velayet hakkını düşürmesi de böyledir.

Allah hakkına inandığı halde, bunları yerine getirmeyen "asi mü'min" sayılır. Cenab-ı Hak onu dilerse affeder, dilerse azap eder. Kul hakkı insanlar arasındaki haklar olduğu için, bu konuda haksızlık yapan kimse tevbe ve istiğfar etmekle bu haklardan kurtulamaz. Hak sahibi ile helalleşmesi gerekir. Aksi halde kıyamet günü hak sahibi hakkını ister.

Allah Teala'nın hak sahibini hoşnut ederek hakkından vazgeçirmesi dışında bu hakların düşmesi mümkün olmaz. Çünkü o dehşet gününde kişi kendini kurtarabilmek için, kimde hak alacağı varsa, bunu almaya çalışacaktır. Dünyada hakkı hukuku gözetmeyenler aile fertlerinin ahiretteki durumları Kur'an-ı Kerim'de şöyle anlatılır:

"İşte o gün kişi, kardeşinden, anasından, babasından, karısından ve çocuklarından kaçar. Çünkü o gün herkesin, kendine yetecek bir işi ve meşguliyeti vardır!"2 (DEVAM EDECEK)