Delalet fırkalarından, genelde tüm ümmet coğrafyasında, özelde ülkemizde aktif olan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

1.RAFİZİLER: Şüphesiz bunlardan ilk akla geleni RAFIZİLERDİR. Nitekim daha İslam'ın ilk döneminde bir Yahudi oyunu neticesinde oluşan bu akım, tarihleri boyunca İslam'ın her zaman kanayan yarası olmuştur. Ehl-i Beyt maskesini kullanmış ve yayılmacı politikalarıyla ümmeti hep huzursuz etmiş ve halen etmeye devam etmektedir. Tek düşman gördüğü Ehl-i Sünet'e karşı yeri geldikçe kafirlerle ortak hareket etmiş ve sonuna kadar küfrün desteğini almıştır. Bu gün hala İran devletinin İslam ülkelerinde izlediği politika bu gerçeğin bariz şahididir.

2. SELEFİLİK VAHHABİLİK: Bin küsur sene devam edegelen ehl-i sünnet anlayışı tasavvufi edeple yoğrulmuş bir anlayıştır. Ehl-i sünnet düşmanlarının bir kısmı da kendine hedef olarak İslam'ın önemli şubelerinden olan ve hadis-i şerifteki "ihsan" kavramında özetini bulan tasavvuf kurumunu ve mutasavvıfları hedef edinerek, onları şirkle itham ederek, İslam çerçevesinin dışına itmeye çalışmaktadır. Bunlar; Tekfirci ve dışlayıcı Hariciliğin son iki asır içerisinde yeniden gün yüzüne çıkartılmış versiyonu olan SELEFİLİK/VAHHABİLİK mezhebinin temsilcileridir.

3. MUTEZİLE: Rasyonellik, akılcılık gibi kavramların arkasına sığınıp; kader, mucize, keramet, kabir azabı vb. sığ akıllarının kavrayamadığı müsellem hakikatleri inkar eden MUTEZİLE fırkkası da bu zararlı akımlardan biridir.

4.TEKFİRCİLER: İslam'ı sadece cihad ve İslam devleti kurma meselesine indirgeyen, küfürle savaşmak yerine kendileri dışında herkesi tekfir edip katlini mubah sayarak öldürebilen ve dünyada İslam'ı terörle anılır hale getirip küresel çapta İslamofobi için bahane üreten TEKFİRCİLER emparyalist güçlerin maşası olan bir hiziptir.

5. MEZHEPSİZLER: Her müminin ayet ve hadisleri kendine göre anlayıp yorum yapabilme ve dinini ona göre yaşayabilme gücüne sahip olup herhangi bir mezhep veya müçtehidin re'yine uymak zorunda olmadığını, imam Ebu Hanife gibilerine "o da adam ben de adamım" diyebilecek kadar haddini aşan sözler söyleyebilen MEZHEPSİZLER dini tahribatta öncülük etmektedir.

6. SÜNNET İNKARCILARI: Mezhep inkarcılarından bir adım daha ileri giden, bırakın müçtehitleri ve onların içtihatlarını, Resulüllah'ın uygulamalarını dahi inkar edip sahih hadis kaynaklarında geçen hadisleri reddederek bunların uydurma olduğunu öne süren, İslam'ı anlamamız ve yaşamamız için Kur'a'nın bize yettiğini ve hadislere ihtiyaç olmadığını iddia eden ve "Kur'an İslam'ı" gibi süslü kavramlarla niyetini gizleyip ifsadını sürdüren ve 1400 senedir süregelen sünni İslam anlayışına "uydurulan din" tabirini yakıştıran SÜNNET İNKARCILARI günümüzün en tehlikeli zararlı akımlarından birini oluşturmaktadır.

7. TARİHSELCİLER: Allah resulünden farklı Kur'an'ı anlayabileceklerini, Allah resulünün uygulamalarının, hatta Kur'an'daki bazı ahkamın o döneme mahsus olduğunu, günümüzde bunlara uymak zorunda olmayıp farklı uygulamalar yapılabileceğini öne sürerek İslam'ın bütünlüğünü bozup hevalarına göre şekillendirmeye cesaret edebilen TARİHSELCİLER de günümzdeki din tahripçilerinin başında gelmektedir.

8 CEMAAT KARŞITLARI: Farklı sahalarda hizmet yürüten ve bir kısmı devletin yükünü hafifleten STK'lar gibi cemaatler de din hizmeti, din eğitimi ve bir takım sosyal alanlarda hizmet yürütüp devletin yükünü hafifletmektedir. Bu noktadan hareketle, başka STK'lar için olumlu düşünen kesimlerin cemaat düşmanlığının iyi niyetten değil İslam ve Ehl-i Sünnet karşıtlığından kaynaklandığı aşikardır. Dolayısıyla CEMAAT KARŞITLARI da ya cehaleten ya da kasten İslam'a hizmet edenlere zarar vermeye çalışmaktalar.

SONUÇ: Bir kısmını saymaya çalıştığımız bu akımların önü alınmazsa ümmet arasındaki bölünme ve yekdiğerini dışlama tehlikesi gitgide artacak; birlik, beraberlik, ülfet, muhabbet vb. kavramlar bizlere hayal olacaktır. Dışlama ve ötekileştirme zamanla tekfire ve sonunda mezhep ve meşrep çatışma ve savaşlarına dönüşecektir, hatta dönüşmüştür. Bu meş'um durumu önlemek ve zihinsel manada ümmet birliği sağlamak için;

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ:1400 senedir süregelen sahih Ehl-i Sünnet anlayışının neşri için stratejiler geliştirip bu tür alanlarda hizmet eden kişi ve kurumları desteklemek.Başta Kur'an Kursları, İmam-Hatip Okulları ve İlahiyat Fakülteleri olmak üzere İlkokuldan üniversitelere kadar tüm eğitim kurumlarındaki din derslerinde Ehl-i Sünnet çizgisinin muhafaza edilmesine dikkat etmek. Yukarıda saydığımız ve sayamadığımız ifsat güruhlarını deşifre etmek ve hukuk içerisinde faaliyetlerini engellemek gerektiğine inanıyor, ulema ve ümerayı bu hususta göreve davet ediyorum.

Naci KÖSEOĞLU