İshak Paşa, dedesi İsa Bey'in Amasya kökenli olmasına rağmen, hayri eserlerinin hiç birini Amasya coğrafyasında yapmamıştır. Bu husus, son derece dikkat çekicidir.

Diğer yandan, biyografisinde görüldüğü üzere İshak Paşa, İnegöl doğumlu olduğu halde, gençlik ve yetişkinlik dönemini, Amasya Sancak Bey'i ve muhafızı Yergüç Paşa ve O'nun kardeşi Hızır Bey'in maiyetinde geçirmiştir.

1434-1460 yılları arasında sözü edilen devlet adamları arasında güçlü bir maliyeci olarak yetişen İshak Paşa, Kuzey Anadolu'yu hedef alan, özellikle İsfendiyaroğullarına karşı yapılan fetih harekatı sırasında Fatih Sultan Mehmed tarafından Ankara'ya davet olunmuş ve Anadolu Beylerbeyliğine atanmıştır. 1460 yılında gerçekleşen bu atama işleminden sonra, İshak Paşa'nın etkili bir devlet adamı olarak, yıldızının sür'atle parladığına şahit olmaktayız.

Zira 1460 yılında Anadolu Beylerbeyliğine getirilen İshak Paşa, 1466 yılında -vezaret payesi- alarak divan üyesi olmuş ve 1469 yılında da Rum Mehmed Paşa'nın azliyle boşalan sadaret makamına getirilmiştir.

İshak Paşa, Anadolu Beylerbeyi olduğu 1461 yılından itibaren hayri eserlerini ortaya koymaya başlamıştır. İlk hayri eseri de 1462 yılında Ankara-İskendertaşı Mahallesi, Tahtü'l-Kal'a/Kale Altı mevkiinde yaptırmış olduğu hamamdır ki halk arasında, bu hamam Şengül Hamamı olarak anılmıştır.

1928 yılında Ulus'ta Ankara Belediye Başkanlığı binası yaptırılırken -maalesef- bu tarihi hamam, ortadan kaldırılmıştır. Vakfiyesinde görüleceği üzere; İshak Paşa Kethüdası Hacı Sinan Efendi, O'nun talimatıyla, hayatının son günlerinde Ankara'da yeni bir hamam daha yaptırmıştır ki bu yeni hamamın çevresine 7-8 kadar da dükkan inşa ettirmiştir. Söz konusu hamam ve dükkanların dışında Ankara ve yakın çevresinde yaptığı bir kaç değirmeni de vakıfları arasına almıştır.

Anadolu Beylerbeyi olduğu sırada İshak Paşa, belerbeylik merkezinin, Kütahya'ya taşınmasından sonra hayri eserlerini burada yapmaya başlamıştır. Bu cümleden olmak üzere Kütahya'da "Namazgah "diye anılan mahalde bir tekke-zaviye yaptırdığı gibi buranın işletilmesinde sarfedilmek üzere vakıflar bıraktığı da görülmektedir.

Vezaret payesi alarak 1466 yılında divan üyeliğine getirildiğinde de İstanbul-Topkapı Sarayı civarında ve Ahırkapı yakınında İshak Paşa, bir cami ve ön cephesi, dükkanlar ile donatılmış bir hamam yaptırmıştır. Bu hayri tesislerin yer aldığı mahalle, daha sonraki yıllarda İshak Paşa Mahallesi olarak anılacaktır.

İshak Paşa, İstanbul-Rumeli hisarı'nda, Fındıklı semtinde mektep, çeşme, hamam yaptırdığı gibi Edirne'de ve son görev yeri olan Selanik Şehri'de ve yakın çevresinde de önemli hayri tesisler kurmuştur.

Şüphesiz, İshak Paşa'nın yaptırdığı en görkemli hayri eserler - Anadolu coğrafyası'nda- İnegöl İlçesi'ndedir. Çünkü İnegöl, İshak Paşa'nın baba ocağıdır. İsfendiyar Bey'in kızı olan eşi, Tacünnisa Sultan Hatun da İnegöl'e yerleşmiş ve ölünceye dekte buradan ayrılmamıştır

İnegöllü İshak Paşa, çağdaşı Sırp asıllı Mühtedi Sarı İshak Paşa'nın Konya-Karaman seferi dönüşünde Konya-Aksaray sakinlerinden sanatkar ve iş adamı olanları İstanbul'a naklederek burada: "Aksaray "adıyla yeni bir yerleşim alanı kurduğu gibi İnegöl'lü İshak Paşa da İnegöl'de inşa ettirdiği imaret ve külliyesinin çevresinde azadlılarından oluşan bir sanat ve ticaret bölgesi, kurmuştur. İshak Paşa'nın tesis ettiği her iki vakfiyenin tescil işlemlerinde gösterilen şahitlerin bbüyük çoğunluğu, azadlılarından yani hürriyetine kavuşturduğu kölelerinden oluşmuştur.

Vakfın nezaret görevini onlar üstlendiği gibi vakfiyede yapılması ön görülen hizmetleri de -esas itibariyle- İshak Paşa'nın azadlıları yapacaktır.