Son günlerde duyduğumuz üzücü haberler sanırım hepimizin moralini bozmuştur.Önce dört ayağı kesilen zavallı köpeği izlerken içimiz ne kadar da yanmıştı.Ve maalesef o zavallı köpek kısa bir süre sonra hayatını kaybetti.

Daha sonra bir delikanlı (pardon kanlı bir deli) kediyi tutup denize atması haberini izledik.Ve bir sonraki haberde de başka birinin kedi yavrularını yanına çağırıp attığı tekmeyle onları havaya savurmasını gördük.Sanıyorum bu olayları izlerken hepimiz kendimize "bize ne oluyor?" sorusunu sorduk.

"Bize ne oluyor?" sorusunu sormamızın elbette haklı bir gerekçesi vardı.Çünkü bizler öyle bir dinin mensuplarıyız ki o dinin Peygamberi için yüce Rabbimiz şöyle buyurmuştur:"Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik"(Enbiya,107).

O Rahmet Peygamberi öyle bir peygamberdir ki sadece insanlara değil -ayeti bir daha okuyun- alemlere rahmet olarak gönderilmiştir.Ondan dolayıdır ki O Peygamber (sav) bütün canlılar için rahmet olarak gönderilmiştir.Ve ondan dolayıdır ki O büyük Peygamber Hz.Muhammed (sav):"Elinizde bir fidan olsa ve kıyametin koptuğunu duysanız dahi o fidanı ekiniz" buyurmuştur.

O Rahmet Peygamberi (sav) öylesine büyük bir Peygamber ki şöyle iki örnek vererek":" Saliha denilecek derecede ibadetine bağlı bir kadın,kediyi bağlayıp ölümüne sebebiyet verdiği için Cehennemliklerden olduğunu,başka birisinin de (aslında ibadeti çok fazla olmamasına rağmen) susuz bir köpeğe ayakkabısıyla su içirdiği için Cennetlikler zümresine ilhak olduğunu" bizlere haber vermektedir.

Bizler,ayakları kesilen köpeğe ve denize atılan kediye üzülürken bir de baktık ki insanlığı asıl yok eden haberler duymaya başladık.Bu sefer acımasızlık sınırı insana dayanmaya başlamıştı.Küçük bir kız çocuğu olan Eylül'ün hunharca öldürüldüğünü duyduk.Bayramdan bu yana kayıp olan küçük Leyla'nın aç bırakılarak ölüme terk edildiğini öğrendiğimizde küçük dilimizi yuttuk.Derken arabada boğularak öldürülen 2 yaşındaki bir çocuğun haberiyle sarsılmaya başladık.Ve derken başka bir şehirden başka örnekler birbirini takip etmeye başladı.

Artık "Bize ne oluyor" un ötesine taşmıştı olaylar.Hiç kimse yorum yapamıyor "sadece kelimelerin bittiği yerdeyiz" deniliyordu.Hayır.Kelimelerin bittiği yerde değiliz.Asıl kelimelerin başladığı yere geldik.Ama hangi kelimeler?Allah ve Resülü'nun kelimelerinin/sözlerinin başladığı yerdeyiz.Tekrar kendimize ve insanlığımıza o kelimelerle şekil vermenin başlama noktasına gelmiş bulunmaktayız.

O sırlı kelime kaybolan "merhamet" kavramıydı.Belki çok duyduğumuzdan kulağımızın alışık olduğu ve belki de çok dikkatimizi çekmeyen bir kelime.Ama emin olunuz ki bütün sorunların çözümü o "Merhamet" kelimesinin içinde saklıdır.Merhametin olmadığı kalplerde her türlü zülüm ve haksızlık planları yapılır ve uygulamaya geçilir."Gönül ferman dinlemiyor" sözünü getirip basit bir aşk olayına indirgeyemeyiz.Oysa bu deyimin asıl anlamı "Gönül merhamet ile donatılmışsa nefsani ve şeytani fermanları/emirleri dinlemez.

Bizler gönlümüzden merhamet ve şefkati yok ettik.Gönülde merhamet ve şefkat yok olduysa o gönül, artık şeytani fermanları dinliyor.Yaptığın zulmün azı veya çoğu o zaman önemli olmuyor.Yani bir kediyi denize atıp boğmak ile bir çocuğu araba da boğmak arasında fazla bir fark hissetmezsin.

Yüce Rabbimizin sevgili Peygamberini "alemlere rahmet" olarak göndermesinin asıl sırrı burada gizlidir.Ve Yüce Rabbimiz sevgili Resülüne (sav) şunları da hatırlatıyor:"Eğer sen kaba ve katı yürekli olsaydın yanındakiler etrafından dağılırlardı..."(Al-i İmran,70).Ve Rabbimiz şu hususu da bize hatırlatıyor:"Andolsun size içinizden öyle bir Peygamber geldi ki,gayet izzetli ve şereflidir.Sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir üstünüze titrer,mü'minlere gayet merhametli ve şefkatlidir"(Tevbe,128).

İnsan nerede düşerse orada ayağa kalkar.Biz de kelimelerimizi kaybettiğimiz yerdeyiz.Ya şefkat ve merhamete geri döneceğiz.Yada gazeteye şu ilanı vermek zorunda kalacağız:

"İnsanlığı kaybettik.Hükümsüzdür".