Yüce Dinimiz, insanın şeref ve onuruna büyük önem vermiş, kişiyi hiçbir zaman renk, ırk ve soy bakımından diğerlerinden üstün görmemiştir. Çünkü gerçek üstünlük, Kur'an'ın ifadesiyle ancaktakva(Hucurat,13)iledir. Dinimiz, sosyal durumları ne olursa olsun, karşımızdaki kişiye insan olarak değer verilmesi gerektiğini emretmektedir.

Bir gün Ebu Zer el-Gıfari (ra) Hz. Bilal Habeşi (ra)'ye kızarak, ona: "Kara kadının oğlu!" şeklinde hitab eder. Hz. Bilal, bu durumu Peygamberimiz (sav)'e bildirir. Bunun üzerine Efendimiz (sav): "Ey Ebu Zer! O'nu sen, anasından dolayı mı ayıplıyorsun? Gerçekten sen, hala kendisinde cahiliye adeti bulunan bir kimse imişsin!"der. Bunun üzerine Ebu Zer (ra), büyük bir pişmanlık içerisinde, Bilal Habeşi'nin (ra) yanına, hatasını anlamış bir şekilde gider ve yanağını yere koyarak şöyle der: "Sen ayağınla basmadıkça yanağımı yerden kaldırmayacağım!"

Dinimiz, bütün Müslümanları kardeş ilan etmiş ve kardeşlikle bağdaşmayan, insan onurunu zedeleyen her türlü davranışı da yasaklamıştır. Bunun içindir ki, kötü huylardan birisi de kendini beğenip gururlanmak ve kibirlenmektir. Yüce Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de: "Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez."(Lokman,18)buyurmuştur. Efendimiz (sav) o kadar mütevazı idi ki, Medineli herhangi bir kişi, onun elinden tutar, O'nu istediği yere götürür, O'na derdini arzeder ve Peygamberimiz de o kişinin problemini hallederdi. Sevgili Peygamberimiz (sav)'in ziyaretine gelen biri Efendimiz (sav)'in huzurunda heyecanlanıp titremeye başlayınca Efendimiz (sav) ona: "Arkadaş titreme!, Ben bir hükümdar değilim. Kureyş Kabilesinden kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum"diyerek eşsiz tevazuunu sergilemiştir.

İnsan onurunu zedeleyen davranışlar olarak bilinen, insanlarla alay etmek, kötü zanda bulunmak ve arkadan çekiştirmekdinimizce yasaklanmıştır. Bir kimsenin onurunu zedelemek demek; ırkı, fiziki durumu, ahlakı, kılık ve kıyafeti ile ilgili olarak uygunsuz bir şekilde konuşmak demektir.Bu ve benzeri özellikleri, bir kimsenin arkasından kusur olaraksöylemek, aynı zamanda büyük bir günahtır. Çünkü Peygamberimiz (sav):"Her Müslümanın, diğer Müslümana kanı, ırzı (namusu) ve malı haramdır" buyurarak bizleri, kişinin onuruna zarar verecek her türlü saldırıdan korumuştur.

İnsan onurlu ve şerefli bir varlıktır. Kişinin onurunu, kadrini, kıymetini küçültecek, şeref ve vakarını zedeleyecek her türlü söz, fiil ve davranış insanları birbirine düşürmektedir. Bu ve benzeri sebeplerden dolayı dinimiz, insan onurunu korumuş ve teminat altına almıştır. Bugün maddenin ön plana çıktığı, manevi değerlerin sarsılmaya yüz tuttuğu çağımızda, insanlık kaybettiği değerleri yeniden elde etmek istiyorsa, Peygamber Efendimiz (sav)'in üstün ahlakını örnek almalı, sonra da başkalarına örnek olmalıdır.

Peygamberimiz(sav)'in şu hadisi bize müjde vermektedir:"Bir kimse kardeşinin ırz ve şerefini çekiştirene karşı onu savunursa, Allah Teala kıyamet günü o kimseyi cehennemden uzaklaştırır."Ne mutlu insanın şeref ve haysiyetine değer verenlere!

Mehmet KUTLAY /Bursa İl Müftülüğü Başvaizi

RAMAZAN SORUSU:Uzman bir doktorun oruç tutmamasını önerdiği kimse neyapmalıdır?

CEVAP: Uzman doktorların, oruç tutmasının sağlık açısından zararlı olacağıteşhisini koyduğu bir hasta, Ramazan'da oruç tutmayabilir. Şayet hastalığı geçici ise tutmadığı oruçlarını iyileşincekaza eder. Hastalığı kalıcı ise tutamadığı oruçlar için fidye verir.Konuyla ilgili ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır: "Oruç, sayılı günlerdedir.Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısıncabaşka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidyeverir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazlaverirse), o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin içindaha hayırlıdır." (Bakara, 2/184)