Fizik, kimya, biyoloji gibi temel bilimler ya da psikoloji, sosyoloji, mantık gibi sosyal bilimler, ya da bunların islami alandaki karşılıkları olan fıkıh, hadis, tefsir, ruhiyat alanlarındaki bilimsel araştırmalar da, insanları birbirinden farklı özgül ağırlıklarla donatabiliyor.

"Bilenlerle bilmeyenler hiç bir olur mu?" ke­lam-ı ilahisi, aslında insandaki bilgi ile elde edilen bu özgül ağırlık farkına işaret etmektedir.

Bir buçuk milyarlık İslam dünyasından söz ediyoruz ve bu dünyanın mazlumiyetler, mağduriyetler, ezilmişlikler, geri kalmışlıklar dünyası olduğunu büyük bir yürek ızdırabı halinde tekrarlayıp duruyoruz.

Biliyoruz ki hemen tüm İslam dünyası, hürriyetler açısından problemli. "Açık veya örtülü sömürge hali" diyoruz biz buna.

İslam bize "izzet" sağlıyorsa, hürriyetsizliğin izzete karşı en büyük tahrip iklimi oluşturduğunu unutmamak lazım. İslam'ın olmazsa olmaz şartı hürriyettir dense yanlış olmaz.

Hürriyetiniz olmazsa kendi kendiniz olamazsınız her şeyden önce.Ve hürriyetiniz olmazsa, kendi insanınızı da inşa edemezsiniz kendi medeniyetinizi de.

Tavuk yumurtadan çıkar, yumurta tavuktan.Hürriyet olmazsa İslam'ın insanını inşa etmek zordur, İslam'ın insanı inşa edilmemişse hürriyete kavuşmak zordur.Bu iki kuşatılmışlığı da yaşıyoruz Müslümanlar olarak.

BELKİ BİR DİRİLİĞİMİZ VAR: Kendi dünyamızı inşa edememiş olmamızın farkındayız. Acılarımızın farkındayız. "Bir zamanlar biz de millet hem nasıl milletmişiz" diyebilecek bir hasreti yüreklerimizde barındırıyoruz.

"Hayret veriyorsun bana sen böyle değildin" diyerek yüreklere yüklenen sesler bulunuyor. Senin olmadığın dünyada insanlık insani değerlerden kopuş gibi bir büyük facia yaşıyor, "Sen gel ki İslam gelsin, insanlık gelsin" diyebilecek bir özgüvenle bağlantımız sürüyor.

MESELE ŞU:İslam dünyası, Müslümanlar, insan unsurlarının özgül ağırlığını yükseltmek zorundalar. Birim insana yüklenen özgül ağırlık, çağı taşıyabilecek bir kıvamda olmalı, dersem, neler anlaşılır bilmem, ama çağın bu nitelikte insana ihtiyaç duyduğunu bilmemiz lazım.

TÜRKİYE'Yİ DÜŞÜNELİM:Bu sene milyonlarca çocuk-genç, ilk - orta öğretime başlıyor Türkiye'de...Milyonlarca genç de üniversite eğitimi alıyor. Lisans, yüksek lisans, doktora seviyesinde. Türkiye'nin geleceğinin tohumu bu nesilde saklı.

SORALIM KENDİMİZE: Bu neslin kaçta kaçına dair bir kurgumuz, hayalimiz, yatırımımız var?Dünya artık küresel bir dünyadır.Kendi değerlerinizi, kendi insanınızda çoğaltabildiğiniz gibi, başka toplumların insanında da çoğaltabilirsiniz.

Tıpkı başka toplumların kendi kültür ve değerlerini, bizim insanımızda, çocuklarımızda çoğalttığı gibi.

Ahmet Taşgetiren

ALTINOLUK DERGİSİ 2013 - Ekim, Sayı: 332, Sayfa: 003