Haluk Özbek ismi İnegöl mobilyası için önemli bir isim. Mobilya AVM gibi çok önemli bir projenin başında da Haluk Özbek var.

Özbek, geçtiğimiz günlerde bir yerel gazeteye verdiği röportajda, Mobilya AVM?de mescitle birlikte, bir kilise ve bir sinagog da yapacaklarını açıklamış.

Ve demiş ki: ?Dünya hoşgörüsüne uygun 3 ibadethanemiz var. Çünkü 150 farklı ülkeye farklı din mensuplarına mobilya satıyoruz.?

Katılırız, katılmayız. Doğrudur, yanlıştır. Bu Haluk Özbek?in görüşüdür.

Haber Müdürümüz Cem Taşkıner de yazdığı köşe yazısı ile bu görüşe destek verdi. Bu da Cem Taşkıner?in tercihidir. Gazetemizin görüşünü temsil etmez.

Bu konudaki görüşümüz, İnancımızın koyduğu ölçülerle sınırlıdır.

Peki dinimiz bir Müslüman?ın kilise ve havra yapmasına izin veriyor mu?

Bu konuda İlahiyatçı yazarımızı Ayhan Bayraktar?dan fıkhi görüşlerini derlemesini istedim.

Öncelikle bir hususun altını çizelim. Cami ile Kilise veya havra aynı kategoride zikredilemez. Zira cami; Hak Din olan İslam?ın alameti ve tevhit inancının nişanıdır. Kilise, Havra ve diğer batıl dinlerin ibadet yerleri ise şirkin ve Allah?a isyan?ın merkezleridir.

?Dinde zorlama yoktur? ?Senin dinin sana, benim dinim bana? ölçüleri içerisinde Peygamber Efendimiz Hristiyan ve Yahudilerle anlaşma yapmış ve dinlerini yaşamalarına izin vermiştir. Ancak Peygamber Efendimiz onlar için yeni bir kilise ve havra inşa etmemiştir.

Sonraki uygulamalarda da hem ashabı kiram hem tabiin kilise ve havralara dokunmamış, buralarda yapılan ibadetlere karışmamışlardır. Ancak yeni bir kilise ve havra da inşa etmemişlerdir.

Fetava-yi Hindiyyede; gayrimüslimler için haç yapıp satmanın, kilise havra gibi ayin yerleri inşa veya tamir etmenin caiz olmadığı, bu tür uygulamalardan elde edilecek gelirin mekruh olduğu zikredilmiştir.

Dr. Ebubekir Sifil bu konuda şunları söyler: ?Kilise ve havra, bizatihi küfrün/şirkin ilan edildiği ve bu itikad üzere ayin yapıldığı mekânlar olarak temayüz eder. Bu tür yapıların bir Müslüman tarafından yapılması caiz değildir

?Aynı şeyi haç yapımı/imali için de söyleyebiliriz. Zira haç, Hıristiyan inancında -haşa- oğul tanrıda kutsanmada kullanılan bir araçtır ve son derece önemli bir sembolik anlamı vardır. Haç?ın binalarımızda çizilmesi, yerleştirilmesi haramdır.?

Ebu Hanife; Hıristiyanlık veya Yahudiliğe ait herhangi bir unsurun İslâm inancına herhangi bir şekilde sirayet etmesi söz konusu olmadığı durumlarda Kilise ve Havra yapımına cevaz vermiştir.

Molla Hüsrev: ?İslam topraklarında ne kilise, ne havra ne de Mecusi tapınağı yapılamaz. Ancak o dinin mensuplarına yıkılan ibadethanelerini yeniden yapmalarına izin verilebilir? demektedir.

Dört mezhebin ortak içtihadına göre İslam ülkesinde yeni kilise kurmak (ihdas etmek) kesinlikle yasak görünüyor. Hele hele bir müslümanın bunu yapması söz konusu değildir.

Ebussuud Efendi : ?Bir kilise fetihten sonra Müslümanların mülkü olmuşsa, Hıristiyanlar parasıyla satın alıp yeniden kilise edebilirler mi?? sorusuna: ?Edemezler, Çünkü İslam ülkelerinde kilise inşa etmek meşru değildir.? Cevabını vermiştir.

Kilise yapımı söz konusu olduğunda, Fatih Sultan Mehmed?in İstanbul fethindeki uygulamalarından örnek verilir.

Fatih?in uygulamasına bakalım:

İstanbul?un Osmanlıların eline geçmesiyle birlikte Fatih Hristiyanlık aleminin en büyük kiliselerinden biri olan Ayasofya?yı fethin bir sembolü olarak camiye çevirmiştir. Bu savaş ve fetih hukukundan kaynaklanan uygulamanın dışında gayri Müslimleri dinlerinde özgür bırakmıştır.

Hatta daha önce dağılmak üzere olan Ortodoks kilisesini yeniden canlandırmak amacıyla Rumlardan, boş olan patriklik makamına yeni bir patrik seçmelerini istemiştir.

Ayrıca Rumeli ve Anadolu?nun yanında Mısır, Suriye, Filistin, Kıbrıs ve Rus Ortodokslarının idaresi de İstanbul?daki Rum Ortodoks Patrikliği?ne bağlamıştır. Ortodokslara verilen hakların aynısı Ermeni Patrikhanesi?ne de tanınmıştır.

Osmanlı siyasetinin bir parçası olarak gayri müslimler birçok bakımdan koruma altına alınmışlardı.

Sonuç olarak;Osmanlı Devleti, tebaası olan gayrimüslimlerle ilişkilerinde hoşgörü prensibini esas almıştır.

Kilise ve havrada ibadet etmelerine, kilise ve havralarını tamir edip yeniden yapmalarına izin verilmiştir. Ancak bu hoşgörüde Müslümanların kilise ve havra yapmaları söz konusu değildir.

Öyle ise bu konudaki ölçümüz şudur:

Eğer İnegöl?de Hristiyan ve Yahudiler yaşıyor olsaydı, kendilerine kilise ve havra yapabilirlerdi.

Ya da eskimiş, yıkılmış kilise-sinagoglarını tamir edip yeniden yapabilirlerdi.

Biz de onların kilise-sinagog tercihlerini saygıyla karşılar,sorun etmezdik.

Nitekim Avrupa?da, Amerika?da Müslümanların nasıl cami yapmalarını istiyorsak, Hristiyan ve Yahudiler de ihtiyaç duyuyorlarsa, cemaatleri varsa kilise-sinagog yapsınlar.

Ancak bir Müslüman çıkıp, ben İnegöl?de Hıristiyanlara kilise, Yahudilere sinagog yapacağım diyorsa, bu caiz değildir.

Üstelik Yahudi ve Hıristiyanların bizim 5 vakit namaz kılmak gibi sıklıkla kilise ve havrayı kullanıp ibadet etmeleri de söz konusu değil. Hafta da bir cumartesi ve Pazar günleri var en fazla.

İnegöl?e mobilya almaya gelmişken, haftalık ibadetlerini yapma ihtiyacını duyacaklarını düşünmek, çok popülist bir yaklaşım olur.

İnegöl?de her ne sebeple olursa olsun kilise veya sinagog?a ihtiyaç var mı? Yok?

Öyleyse;

Mobilya AVM?de kilise ve sinagog yapma fikrini her açıdan çok gereksiz buluyorum.