Bölgesinin cazibe merkezi olan İnegöl'e değer katan göçmenler. Zengin demografik nüfusun haiz olduğu İnegöl, Balkanlardan, Kafkaslardan ve Anadolu'nun dört bir köşesinden gelen göçmenlere ev sahipliği yaparken, farklı kültürlerin bir arada huzurla yaşadığı ve adeta bir ebru misali bezediği bu kadim şehir geleceğe daha umutla bakıyor.

GÖÇLERİN İNEGÖL'E ETKİSİ

Osmanlı'nın kuruluşuna ev sahipliği yapan topraklar üzerinde yer alan İnegöl, barındırdığı değerleriyle her zaman bir etkileşim merkezi haline gelmeyi başarmıştır. Geçmişten bugüne uzanan bu yolculukta bu aziz şehir üstüne koya koya bugünlere gelmiştir. İnegöl'de yaşayan her bir birey bu kente katkı vererek, İnegöl'ün örnek gösterilen bir şehir olması içinuğraş vermektedir. Tabi ki her olumlu katkının yanında göçlerin bir sonucu olarak kentin gündelik yaşamında istenmedik olaylarla da karşılaşılabilinmektedir. Bu sanayileşen, ekonomik parametreleri üst seviyede olan şehirler için kaçınılmaz bir vakıadır.

FETİH İLE BAŞLAYAN İSKAN FAALİYETLERİ

İnegöl'de ilk göç hareketlerinin 1299 tarihinde Turgut alp tarafından İnegöl'ün Osmanlıya bağlanmasıyla başladığını söyleyebiliriz. Tabi ki bu olayın öncesinde de göç hareketlerinin olduğu muhakkaktır. Ancak sistemli bir şekilde iskan faaliyetlerinin bu tarihten sonra başladığını söyleyebiliriz. Fetih gereği savunma mevkilerine Türk aileler yerleştirilir. İnegöl, yeni yerleşimlerle kısa sürede büyür. 1510 yılına tarihlenen Hüdavendigar Livası Tahrir defterinde İnegöl'de 4 mahalle, 55 köy, 17 çiftlik, 14 mezra ve 8 yaylak ile 1266 hane olduğu belirtilir.

93 HARBİVE SONRASI YAŞANAN GÖÇLER

Osmanlı Dönemi'nde sürekli gelişen ve büyüyen İnegöl'e 1860'lardan sonra Kafkasya'dan başlayan göçler, 1877-1878 (93 Harbi) Osmanlı-Rus Savaşı ve 1911-1912 Balkan Savaşları sonrası artarak devam etmiştir. Osmanlı Coğrafyasının parçalandığı, Osmanlı tebaasının evini, toprağını, ocağını bıraktığı daha da önemlisi geçmişini bıraktığı diyarlardan göç etmek zorunda kalan insanlar göç yollarında tarifi imkansız acılar yaşamışlardır.İnegöl, bu göç hareketlerinde Kafkasya'dan Gürcüler, Abhazlar, Çerkesler ve Ahıskalılar ile Balkanlardan Bulgaristan, Bosna-Hersek, Makedonya, Yunanistan, Arnavutluk ve Kosova'da yaşayan Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Balkan ve Kırım Türkleri'ne yeni bir yurt, kalıcı bir yuva olmuştur. Bu göçler Osmanlı'nın son dönemi ile Cumhuriyet Dönemi'nde de devam etmiştir.

II.ABDÜLHAMİD GÖÇMENLERE YENİ YURTLAR AÇMIŞTIR

İnegöl'de göçler ile birlikte artan nüfus nedeniyle 1900'lü yılların başında Hamidiye, Osmaniye ve Orhaniye adıyla 3 yeni mahalle ile 32 yeni köy kurulurken, bu köylerde 12,578 kişi iskan edilir ve 1,570 kişi de mevcut köylere yerleştirilir. Ayrıca bu dönemde 25,000 olan yerli nüfusa 14,148 kişi daha eklenmiştir. Osmanlı Arşiv belgelerinde mevcut olan vesikalara baktığımızda İnegöl'e gelen göçmenlerin sistemli bir şekilde yerleştirildiğini görüyoruz. II.Abdülhamid bu konuda gereken hassasiyeti göstererek, gelen göçmen ailelerinin herhangi bir zorluk yaşamadan belirtilen yerlere yerleşmeleri için devlet görevlerinin bu konuda azami gayret göstermelerini de istemiştir.

GÖÇMENLERE KUÇAK AÇAN ŞEHİR İNEGÖL

Tabi ki bu göçler ileriki yıllarda da devam etmiştir. Özellikle Kurtuluş Savaşı sonrası mübadele ile gelen göçmenler, 1951 ile 1989 yıllarında Bulgaristan'dan gelen göçmenler ve 1970'li yıllarda sanayinin gelişmesiyle çevre il ve ilçelerle birlikte, ülkemizin her yöresinden de önemli sayıda göç almıştır. Son olarak Suriye'den gelen göçmenlerin de gelmesiyle İnegöl adeta herkese kucak açan bir şehir hüviyetine bürünmüştür. Günümüzde 260 bine dayanan nüfus yapısıyla İnegöl, tarihinden, turizmine, sanayisinden mobilyasına, tarımından ticari hayatına örnek bir şehir olarak geleceğe daha umutla bakmak istiyor.

İNEGÖLLÜLÜK BİLİNCİNİ YERLEŞTİRMELİYİZ

Tarih boyunca göçlerle adeta bölgesinde bir cazibe merkezi olan İnegöl'e bizler ne kadar değer katabiliyoruz? Bu soruyu elinizi yüreğinizi koyarak cevaplayım isterim. İnegöl'de birçok hemşehri derneğimiz var. Her derneğimiz güzel çalışmalara imza atıyor. Fakat her dernek kendi alanında bir takım faaliyetler yapma derdinde. Keşke derneklerimiz bir konfederasyon çatısı altında olsa, sahip oldukları zenginlikleri birbirlerine paylaşsalar, zenginliğimize zenginlik katarız kanısındayım. Kazanan tabi ki İnegöl olur. Bu şehirde yaşayan her bir birey ben 'İnegöllüyüm' derse, bu şehre sahip çıkarsa işte o zaman gerçek bir kent olgusuna haiz olacağız. İnegöllülük bilincini yerleştiremezsek, her alanda ne başarı sağlarsak sağlayalım altı doldurulmamış bir noktada duracağı muhakkak. Bence bu aziz şehirde yapılması gereken ilk şey, İnegöllülük bilincinin yerleştirilmesi. Her nerden geldiysek gelelim, artık bizler bu şehirde yaşıyoruz. Bu kente sırtımıza dönemeyiz. Bu şehre küs yaşayamayız. Bu şehri görmezden gelemeyiz.

Hep birlikte daha güzel, yaşamaktan mutluluk duyduğumuz, birbirimize güler yüzle selam verebildiğimiz, İNSAN olgusunun öne çıktığı bir kentte yaşamak dileğiyle...