İçi içine sığmayan hareketli adam, yaşadığı kente ve kentin insanlarına daha faydalı olabilmenin yollarını bulmaya çalışıyordu. Hayatını kazandığı mobilya işi karnını doyuruyordu ama ruhundaki büyük boşluğun varlığını yok edemiyordu. Gündelik işlerinde gösterdiği bedeni gayret, zihnindeki düşünme hacmini doldurmuyordu.

Çevresindeki arkadaşlara sunabileceği ve uğrunda gerekli fedakarlığı gösterebileceği bir fikir parlayıverdi zihninde; İnegöl'de bir düşünce kuruluşu oluşturmak...

Nereden geldi bu fikir? Mobilya fuarları vesilesiyle gittiği yabancı ülkelerde o milletin araştırma geliştirmeye verdiği önemi fark etti. İtalya'da meşhur bir gölün etrafında desinatör büroları gördü. Basit bir desen için ne kadar çok ücret ödendiğini hatırladı. Oradan ilhamla dünyadaki Think Tank kuruluşlarını incelemek istedi. Okumayı fazla sevmezdi o sebeple bir videoları izledi.

Günlerden bir gün konuyu sevdiği dostlarına, ağabeylerine, kardeşlerine danıştı. Bir akşam yemeği sonrasında derdini etraflıca anlattığında düşüncesinin heyecanına kapılmış bakışlarla karşılaştı. Neden ihtiyaç duyulması gerektiğini kelime kelime anlatırken eli kolu, gözü kulağı bu anlama eşlik ediyordu.

"-Okumaya araştırmaya yatkın arkadaşlarla bu işi yapabiliriz. Oturacağız, konuyu ortaya atacağız ve belli açılardan yaklaşımlar geliştireceğiz. Sonuçlar çıkacak ve bu sonuçları ilgili makamlara ulaştıracağız."

Sonra düşünce nasıl gelişir, insan hangi ortamlarda nasıl düşünür konusunda kafa yorduğunu verdiği örneklerle ortaya koydu.

"-Hocam, haddim olmayarak bir şey fark ettim. Peygamber Efendimiz (sav) sadık rüyalar gördüğünde ve bilenler bilir vahyin ilk nazil olduğu yer olan Hiranur mağarası da Mekke'nin yakınında yüksek bir dağdır. Orada yalnızlığı sevmiş ve tefekkür etmiş.

Sonra Said Nursi hapis tutulduğu evlerin yakınındaki tüksek yerlere çıkar tefekkür edermiş. Gittim gördüm ağacın üstüne oturacak yerler yapıp ibadet ve tefekkürle meşgul olmuş. Bir hayalim daha var çevrede yüksek bir tefekkür mekanı yapmak. Maddi boyutuna destek vermek istiyorum lakin düşünceler üretecek dostları da bekliyorum."

Sonraki günlerde sosyal medya üzerinden araştırma fikrini daha geniş kitleye açıkladı düşündüren adam. Aklına düşen fikir alev alev yakıyordu içini. Sesli bir kayıtla Think Tank kuruluşları hakkında bir araştıralım düğmeye bastı ve dökülen bilgileri satır satır okudu.

Biri söyle yazdı: "-Bizim camiada bu işi yapan BİSAV (Bilim Sanat Vakfı) İLEM (İlmi Etütler merkezi) İSAV, SETA İSAR ilk akla gelen ve etkin düşünce kuruluşları." diye bir mesaj okuduğunda memnun oldu genç adam.

Sonra ki mesajlarda araştırma sonuçlarını okumaya başladı. Tanımını ve ne işe yaradıklarını kimlerden oluştuğunu okudukça küçük ölçekte ne kadar lüzumlu olduğunu anladı.

Diğeri söyle bir mesaj attı: "-Genelleme yaparsak, think-tank düşünce kuruluşu anlamına gelmekte olup, yaptıkları araştırmalarla karar alıcıların politikasında etkili olmayı hedefleyen ve aynı zamanda halkı gündemde olan konuya göre bilinçlendirmeyi amaçlayan araştırmacılardan oluşan bir organizasyondur."

"Düşünce kuruluşu" deyince tarihimizdeki İbn-i Arabi, ibn-i Sina vb. gibi büyük düşünürleri, düşündü. Onların fikirleri bazen akaid bazen fıkıh mezhebi olmuş toplumlara yön vermiş olduğunu hatırladı. Lakin geçen zaman içinde farklı ve çağdaş anlamlar yüklendiğini de fark etti bu kuruluşlara....

Diğer mesajda şunu okudu:

"-Düşünce kuruluşları genel itibariyle, herhangi bir kar amacı ve partizanlık anlayışı gütmeyen, araştırma yapmak amacıyla oluşturulan, akademik dünya ile devletlerin veya hükümetlerin politikalarının uygulamaya geçirilmesinde köprü vazifesi gören bağımsız kuruluşlardır."

"Bağımsız kuruluşlar" ifadesiyle ilçedeki ticari anlamada kültürel anlamda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarını anımsadı. Birçoklarını biliyordu ve bazılarının ilim halkalarına da oturmuşluğu vardı. Samimiyetlerine güveniyordu onların. Belki de onların içinde İnegöl için kafa yoran, sorunlara çözüm üreten insanlara ulaşabilirdi.

Bu arada İnegöl Belediyesinin "Ben başkan olsam" ve "İnegöl için fikrim var" kampanyalarını da dikkatle incelemişti. Belediye başkanlığı tüm ilçe halkına bir imkan sunuyordu. Keşke herkes kendini bir düşünce insanı kabul edip gerekli makamlara düşüncelerini ulaştırsaydı. Gerçi değişik açılardan İnegöl'ün ortak aklı olan Kent Konseyi de vardı, onu da unutmadı düşüncelerinde.

Ancak yerinde duramayan adam bunların yapamadığı ve bir boşluk gördüğü açıdan olaylara bakacak ve yeni çözüm yolları arayacak bir düşünce kuruluşu oluşturmak istiyordu. Hiranur dağından dünyaya bakan bir peygamber nazarıyla ya da yüksek çam ağaçlarının tepesinden çağa göz gezdiren gönlü yaralı idealist ve sabırlı bir alim gözüyle olayları bakacak birilerini arıyordu belki.