Günümüzde; festivallerde, ramazan eğlencelerinde, özel günlerde karşılaştığımız macun şekercileri, seksenli yıllara kadar günlük hayatımızda yer alan seyyar satıcılardandı. Bir aralığa girdiklerinde seslerini duyururlar, taşınabilir ağaç sehpaları ile bir köşeye yerleşir çocukların alışveriş etmelerini beklerlerdi.

Bayram günlerinde, perşembe günleri pazar yerinde, okul önlerinde, park yolunda yürüyüş yolu kenarında onları görürdük. Biz Macun Şekeri derdik, Osmanlı'dan kalma bir şekerleme türü olduğu için de günümüzde Osmanlı Macunu da deniliyor.

Macun hamur kıvamında karıştırılmış madde demektir. Başlangıçta şifa olarak hazırlandığı düşünülmektedir.İçinde karanfil, zencefil, tarçın limon, nane, portakal gib renk verici bazı baharat ve meyveler bulunur. Şeker ve su ilekaynatılan baharat ve meyveler soğutulduktan sonra Mucun Şeker elde edilir.

Tahta çubukta sunumu,Macunun doğal olduğunu, gıda boyası içermediğini ispat amacıyladır. Aksi takdirde renklendiriciler tahta çubuğa geçer ve gıda boyası kullanıldığı anlaşılmış olurdu.Bugün için meslek ilçemizde Ertan Malhatun adlı 1973 Yenişehir doğumlu bir usta tarafından devam ettirilmektedir. Kendisi 30 yıldır İnegöl'e gelip macun şekeri sattığını ve İnegöl'ü çok sevdiğini ifade etmektedir.

RESİM 1: MACUN ŞEKERCİ ERTAN MALHATUN

EŞEKLE ODUN GETİRMEK

İlçemizde yetmişli yıllara kadar yakacak olarak yalnızca odun ve talaş kullanılırdı. Yetmişli yılların sonlarından itibaren kömürde kullanılmaya başladı. Seksenli yıllara kadar orman köylerimizden eşeklerine yükledikleri odunları getirip ilçe merkezinde satan orman köylüleri olurdu.

Bugün için köylerimizde bile hayatımızdan çıkıp giden "eşek" ilçemizin geçmiş köy yaşamında önemli bir yere sahipti. Zor arazi koşullarında manevra kabiliyeti yüksek ve dayanıklı bir hayvan olduğu için tepe ve orman köylerinde insanımızın önemli bir yardımcı idi.

Eşekle yük taşımak orman köylüsünün hemen hepsinin bildiği bir işlem olmasına rağmen, eşeğe odun yüklemek yine de ince bir iş sayılırdı. Hayvan o yükü kilometrelerce taşıyacaktır. Dengeli sarılmazsa yürüme ve taşıma zorluğu yaşar o yüzden taşıyabileceği kadar yükü dengeli olarak sarmalısınız.

Eşekle odun getirenlerin yaşları genelde on sekizin altında olur, birkaçı bir arada yolculuk yaparlardı. Çoğunlukla kışın odun getirdikleri ve gece yolculuk yaptıkları için sıkı giyinirlerdi. Pantolon paçalarını elde örülmüş yapağı çoraplarının içine sokarlardı. Yapağıdan yelek ve eldivenleri, ayaklarında lastik ayakkabıları olurdu.

Bahçesindeki meyve odunlarını kesip satmaya getirenler olduğu gibi, ormandan izinsiz kesim yapıp getirenler de olurdu. Bahçenizdeki meyve odunlarını bile kesip satmanız yasal izin gerektirdiği için İnegöl sokaklarında çekine çekine dolaşırlardı.

Mahalle aralarındaki fırıncılar eşekle getirilen odunların en önemli müşterileri idiler. Evinin yakacak odunu olarak ta alanlar olurdu. Ormancılar bazen görmemezlikten gelir bazen yük ve hayvanlara el koyarlardı. Birçoğu da ormancılara yakalanacağını anlayınca eşeklerini bırakır gözden kaybolurlardı.