Yıl 1979, İnegöl'de 700 ortaklı İSTAŞ-KENTAŞ Sunta Kaplama Fabrikası kurulur. Sadece Kaplama bölümünde 90 çalışan vardır. Çalışanların birisi de Mahmudiyeli İsmail Karabacak'tır.

Yurtdışından maun ağacı getirterek, ortak kesim yaptıran, haftalarca, fabrikada işçilerin içinde olan Zengin İstanbullu Yahudi Tüccarı MARKO da oradadır. Türkçe konuşabilmektedir. Her fırsatta çalışanlara işin inceliklerinden, kaliteli ağaçtan, özelliklerinden bahseder durur. Son derece dürüst de bir tacirdir.

Bir gün çalışanların yemek saatine denk gelir, işçiler Marko'yu da yemeğe davet ederler, o zamanlar yemekhane nerede; herkes yemeklerini sefertasi ile kendi getirmektedir. Marko'ya da bir kuru fasulye yemeği olan sefertasi denk gelir. MARKO yemeğe başlar ama bir yandan da hüngür hüngür ağlamaktadir. İşçiler şaşırır, anlam vermezler bu duruma, sorarlar ne oldu diye ve

MARKO anlatmaya başlar, Dünyanın bir çok yerine kaplama almak için gittim, bir çok ülkede bir çok insanla iletişim kurdum, Hayatında ilk kez bana karşılıksız bir yemek söylendi der, hatta bir seferinde Fransa'ya uçakla gittiğini, gece 3,4 gibi hava alanından taksiyle annesinin evine gittiğini, 4 ncu kat ziline bastığını annesinin cama çıkarak MARKO'yu gördüğü nü, fakat bu saatte beni rahatsız etme yarın 10 gel deyip kapıyı açmadığı dan da, hüzünle bahseder,

Evet dostlar, bir milleti temel taşı ailedir. Manevi değerlerin yaşanmadığı aile dağılır, Her şey biter, Toplum dağılır, Bireylerde sevgi, merhamet yardımlaşma kalmaz, kıskançlık, bencillik oraya çıkar, Batının Moderlik aldatmacasına kanmayalım, TV dizilerinde aileyi yıpratan argumanlar olmamalı. Gençleri gelenek ve göreneklerimizden, İslam Ahlakından koparmamalıdır.

Bitti mi? Hayır, MARKO bunları ağlayarak anlatır. Yemek için çok teşekkür eder, Tam bir ay boyunca o bölümdeki 90 kişiye her öğlen yemeğinde kıymalı kaşarlı pide ayran ısmarlar, kendisine bir ay boyunca her öğün kurufasulye getirmelerini rica eder.

Kendisine yemek ismarlayanlara; -hiç paranız yokmu, ağaç alalım burada işleyelim, Ticaret yapın, işçi olursanız hep işçi kalırsınız, ne uzar ne kisalirsiniz der. Kimileri birleşir ; Kimi altın borç alır, kimi Mobilet Motorunu satar parayı getirir, Marko, Bunlarla ağaç almalarını çıkan kaplamaları kendisinin satacagini söyler, dediğini de yapar..

Olayın yaşayan canlı şahidi İsmail KARABACAK amcamız der ki; "Biz çalıırken, paramız da çalıştı. O işten çok para kazanmak nasip oldu, babamı hacca gönderdim, iki kız kardeşime düğün yaptım, kardeşime dükkan kurdum, kendime de dükkan aldım."

Velhasıl paylaşmak, Cömert olmak, karşılıksız ikram etmek güzeldir.. Malesef öyle zamana geldik ki karşılıksız kimse kimseye bakmaz oldu. Herkes Kendi çıkarını düşünür oldu.

Tatlı anılarını bizimle paylaşan 74 yaşına rağmen, çalışma disiplini ile bizlere örnek olan değerli büyüğümuz İsmail KARABACAK'a teşekkür ediyorum. HALASKAR

(FOTO: Takkeli Olan İsmail KARABACAK)