Hafız'ı kütüp, kitapları hıfzeden, koruyan ve aklında muhafaza eden kişi demektir.

Görevli oldukları kütüphanelerde, hangi kitapların olduğunu, raf yerlerini, sayfa sayılarını, konularını bilirler.

Hafız-ı kütüpler kütüphane memuru olmaktan öte ilmi müktesebatı zengin kişiler olup, kitaplara içerik olarak da hakimdirler.

Araştırmacılar, öğrenciler istedikleri bilgiye, hangi kitap ya da kitaplar aracılığıyla ulaşacaklarını bu kişilerden öğrenirlerdi.

Halkın gözünde olağanüstü güven ve saygı gören kişilerdir. Hafız'ı Kütüp olarak kabul görmek çok da kolay olmazdı.

Günümüzde bilgisayarlar yardımıyla yapılan bu meşakkatli işi daha önce yapan bu insanların bilgi verebildikleri kitap sayıları birkaç binden başlardı.

Ülkemizin en bilinen Hafız'ı Kütüp'leri Beyazıt Devlet Kütüphanesinin Hafız-ı Kütüb'ü İsmail Saib Sencer (1873-1940) Hoca, diğeri Millet Kütüphanesinin Kurucusu ve Müdürü Ali Emiri Efendi (1857-1924)'dir.

Günümüzün Hafız'ı Kütüplerinden 1986 yılı İÜ Edebiyat Fakültesi Edebiyat Fakültesi mezunu, 1989-2011 yılları İSAM İslami Araştırmalar Merkezi'nde görev yaptı.

Ağırlıklı hakimiyet alanı "Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Süreli Yayınları"dır.

Selahattin Öztürk yaptıkları işi "Bilginin evrenselliği ilkesini unutmadan, doğru bilgiyi ihtiyacı olana şartsız sunabilme becerisi" olarak görüyor.


Hafız'ı Kütüp'lüğü yirmi beş yıl kadar ilk olarak Nusret Vardar Hoca'dan duymuştum.

Selahattin Öztürk'ün tanımına uygun olarak ilçemizde hayatını sürdüren, benim ve birçok tanıyanı için bir Hafız'ı Kütüp olan hocamız Ellili yıllarda İstanbul sahaflar Çarşısında rastladığı hafız'ı kütüplerin karşılarında soru sormak için sıralar oluştuğunu söylemişti.


Sahaflar Çarşısında bir iskemlede kitap okuyarak vakit geçiren bu insanlar kütüphane dışında da birikimlerini insanların hizmetine sunmaya gayret ederlerdi.