Gül'den Eski Mısır, Eski Yunan ve Roma medeniyetlerinde tıbbi amaçlarla yararlanıldığını görüyoruz. Osmanlı'da; tıbbi amaçlarla, süs bitkisi olarak ve mutfakta yararlanılmıştır. Gül suyu, gül yağı, gül reçeli, gül sirkesi, gül lokumu, gül şerbeti, güllaç vb. olarak tüketildiğini görüyoruz. Gül yetiştirmek her yerde mümkünse de, ürünün fazla ve kaliteli olmasında iklim ve arazinin önemi muhakkaktır.

Çevre rutubetli, toprak ise fosforca zengin olmalı imiş. Gül dikilecek tarla derin sürülür ve nadasta bir yıl bekletilir. Kasım, Aralık aylarında dikim yapılır, gübrelenir. Düzenli sulama yapılır, yaz aylarında yabani otlar çapalanır. On bir ve on ikinci aylarda ise budanır.

İlk yıl bir şey alınmaz, ikinci yıl dönümden 70-100 kg kadar verim alınır, üç ve dördüncü sene bir dönümden 800-1000 kg. ürün alınmaktadır. Günlük toplama yapılır ve toplama güneş doğmadan başlar, güller sapsız ve elle toplanır. Gül yağı üretiminde imbikleme ve damıtma sistemleri kullanılır. Osmanlı'da Edirne-Kızanlık ve çevresi önemli bir gül üretim merkezidir.

1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sonrası oluşan göçlerde Rumeli'den göçenler Rumeli'de bildikleri gül yetiştiriciliğini Anadolu'da da sürdürdüler. Ticaret ve Ziraat Nezareti ücretsiz Kızanlık gülfidanı vermiş, alet ve edevat temininde yardımcı olmuş ve öşürden muafiyet gibi kolaylıklar göstermiştir. 1884 senesi Hüdavendigar Vilayeti Salnamesinde Bursa'da 70.000 adet gülfidanı dikildiği belirtiliyor.

1905 senesinde Hicaz'a gönderilecek Sürre-i Hümayun için gerekli 75 Miskal (4.810 gr.) gülyağı talebi Evkaf Nezareti ve Bursa Ticaret Odasına bildirildi. Yapılan incelemede Bursa Kozluviran Karyesinden Boşnak Ali ağa'nın ürettiği gülyağı halis bulunup satın alındı. 1909 Bursa Uluslararası Ticaret Fuarında gül yağı da yerini aldı. Gül yetiştiriciliği Bursa'da 1.Dünya Savaşına kadar önemini sürdürdü.

Aynı süreçte İnegöl'de de gülyağı üretimi yapıldığını görüyoruz. Turgutalp Köyünde 30-35 dönüme kadar ekim yapan aileler varmış. Gülsuyu damacanaları çevre köylerden Turgutalp Köyüne gelir, 17 kglık tenekelere yaprak baskı yapılarak Bursa, İstanbul, Eskişehir gibi yerlere gönderilirmiş. Yapraklar mayalı ya da tomurcuklu olarak kaynatılır, gül yağı ve gülsuyu da çıkarılırmış.

Adil Memişler adı bu dönemde gülcü olarak çok bilinirmiş. Turgutalp köyünden Mustafa Sert ve İsmet Çakır ailede eskiden gül yağı üretiminde kullanılan imbik ve damacanayı İnegöl Kent Müzesine bağışlamışlardır. Kıranköy'de İsmail Gülsever soyadlarını gül yetiştiriciliğinden dolayı aldıklarını belirtiyor. Kayapınar'da ise 80'li yıllara kadar üretim yapılmıştır.

Ellili yıllara kadar, Esenköy'de Cafer Peşteli'ye ait 100 dönüme yakın meşelik alanda ekilen güllerin kokusu rüzgar estiğinde yukarıdaki köylere kadar yayılırmış. Aynı dönemde Ömer Ali Kalfiç'in 15-20 dönümlük tarlasında yetiştirdiği güller köye güzellik katarmış.

Kaynakça : Bayrak İnaltekin, Çınaraltı İnegöl Belediyesi ve Kent Müzesi Kültür, Sanat, Tarih Dergisi Yıl 1 sayı 2 sayfa49 nisan 2010, R.Rüveyda Okumuş Bursa'da zaman dergisi Nisan 2007 sayı 22 s.45-47