Haluk Özbek ile geçtiğimiz aylarda yaptığımız röportaj haricinde oturup konuşmuşluğum yoktur. Kendisini çok iyi tanımazdım ama o röportaj kendisi hakkında birçok konuda bilgi sahibi olmamı sağladı diyebilirim. Özbek, tabiri caizse tırnaklarıyla kazıyarak bu noktaya gelmiş, çocukluğunda ve gençliğinde ciddi sıkıntılar yaşamasına rağmen basamakları bir bir tırmanarak İnegöl?ün en önemli mobilya mağazalarından birinin patronu konuma gelmiş. Ardından da Mobilya AVM gibi çok önemli bir projeyi de İnegöl?e kazandırma adına yola çıkmıştır.

Konumuz Haluk Özbek değil. Konumuz Mobilya AVM?de yapmayı planladığı müthiş proje. Özbek, geçtiğimiz günlerde bir yerel gazeteye verdiği röportajda şu ifadeleri kullanıyor: ?Dünya hoşgörüsüne uygun 3 ibadethanemiz var. Çünkü 150 farklı ülkeye farklı din mensuplarına mobilya satıyoruz. 110 m2lik kilisemiz, 110 m2lik Musevi müşterilerimiz için sinagogumuz, 250 m2lik iyi bir mescidimiz var

Bu haber sosyal medyada da yer buldu. Yorumları okuyunca açıkçası üzüldüğümü ifade etmek istiyorum. Osmanlı?nın hoşgörüsünü tam anlayamamışlar diye düşündüm. Fatih?in İstanbul?u fethinde Hıristiyan papazlara özgürsünüz dediğini sanırım bilmiyorlar. Necran Hıristiyanlarına Mescidi Nebevi?de ibadet izni veren Hz. Peygamber?den de haberleri yok sanırım. İsveç?te Cuma günleri ezan okunacak olmasına sevinenlerin, aynı şekilde farklı din mensuplarına da ibadet hakkı tanıması gerekmez mi? Mobilya AVM?nin içinde gereklidir ya da gereksizdir tartışması yapılabilir ama kilisenin, sinagogun ne işi var tarzında bir düşmanca tavrı ben kabul etmiyorum. Haluk Özbek?i bu düşüncesinden dolayı kutluyorum. Mutlaka tepkiler gelecektir. Ama geri adım atmaksızın nasıl Batılı ülkelerde ibadet etmek için yer arıyorsak, aynı hakka o insanların da sahip olduğunu bilmemiz gerekiyor.

FUTBOLDA HOŞGÖRÜ YÜRÜYÜŞÜ

Futbolda artık ırkçılık noktasına kadar geldik. Her geçen gün düşmanca davranışlar, yaklaşımlar artıyor. Farklı renklere gönül verdikleri için insanlar öldürülüyor. Bu kötü tabloya dur dememiz gerekirken; ekranlarda düşmanca tavırlar tüm hızıyla sürüyor. Fakat bu kötü tabloya inat güzel haberler de geliyor. İnegöl Fenerbahçeliler Derneği Başkanlığını yürüten Belediye eski başkanı Cemal Arık, Galatasaray, Beşiktaş ve Bursasporluların da katılımıyla ?eğer bir değişiklik olmadıysa- bu hafta sonu Kıran köyde bir yürüyüş yapacaklarından bahsetti. Aileler Sarı-Kırmızı, Sarı-Lacivert, Siyah-Beyaz ve Yeşil-Beyaz formalar giyerek yürüyüşe katılacaklar. Sporda şiddetin ve hoşgörüsüzlüğün giderek arttığı bir zamanda verilebilecek en güzel cevap budur. Arık, farklı taraftar derneklerini kahvaltıya davet ederek ilk adımı atmıştı. Bu ikinci adım ilkinden çok daha değerli ve önemli. Eğer oğlum yaş olarak biraz daha büyük olsaydı ikimiz sarı kırmızı, eşim de siyah beyaz formayla o yürüyüşe katılmayı çok arzu ederdik. İlerleyen yıllarda kısmetse. Cemal Arık ile bu yürüyüşe destek veren FBahçe, GSaray, Beşiktaş ve Bursaspor Dernek Başkanlarını ve yönetimlerini kutluyorum. Umarım bu kulüp başkan ve yönetimlerine de örnek olur.

DARBENİN 53.YILI

Dün 27 Mayıs?tı. Darbenin 53.yıl dönümü. 53 yıl önce bu darbeyi tezgahlayanlar, bu darbeye psikolojik, maddi, manevi destek verenler, alkışlayanlar, hatta sonradan darbeyi bayram ilan edenler bugün bir hiç hükmündeler. İsimleri anılırken yüzler ekşiyor. Fakat, Menderes ve arkadaşları hala gönüllerde rahmetle, saygıyla anılmaya devam ediyor. Türkiye?nin ilk darbe özelliğini taşıyan 27 Mayıs?tan dersleri ancak 50 yıl sonra çıkarabildik ve darbecileri yargılayabildik. Bu bizim ayıbımız da olsa darbecilerin seslerinin azaldığı, hesap verdikleri bu günleri bizlere gösterenlere de teşekkür etmek gerekiyor sanırım.