1299 yılında feth edildiğinde göl içinde yükselen bir höyük üzerine kurulmuş küçük bir yerleşim alanı olan İnegöl Kasabası'nda tarihsel nitelik taşıyan ne dini ve nede sivil bi mimari yapıya ilişkin hiç bir yapı kalıntısına raslanımamıştır.

İnegöl fatihi Turgut Alp de İnegöl Kasaba merkezine yerleşerek burasını yeni baştan imar etme cihetine gitmemiştir.

Oğuz geleneğine göre; Osman Gazi tarafından kendisine ve de aşiretine tahsis olunan ve sonraki yıllarda "Turgut-Eli" diye isimlendirilen yöreye yerleşmiştir.

Turgut Alp, Babi Geleneği'ne bağlı olduğu için Bababsultan Köyü'nde ikamet eyleyen ve İnegöl coğrafyasında Babi Geleneği'nin temsilcisi olan Geyikli Babab'ya karşı derin sempati beslemiş ve onu, Orhan Gazi ile tanıştırmıştır.

Bu nedenle; Orhan Gazi (1326-1361), İnegöl coğrafyasında ilk imar faaliyetine Baba Sultan Köyü'nden başlamış ve bu köyde Geyikli Baba adına bir cuma mescidi,bir zaviye ve bir de türbe inşa ettirmiştir.

İnegöl Kasaba merkezinde ilk imar faaliyetini ise Yıldırım Bayezid (1389-1402), başlatmış ve İnegöl'e ilk defa bir hamam ve bir de Cuma Camii inşa ettirerek halkın hizmetine sunmuştur.

Bu nedenle İnegöl'de tarihsel nitelik taşıyan ilk mamari yapı, Yıldırm Hamamı ile Yıldırım Cuma Camii olmuştur ki günümüze, Yıldırım Hamamı, orijinal yapısı ile intikal etmiş ise de Cuma Camii, Sultan II. Abdülhamit (1876-1909) tarafından 1876-77 yıllarında geniş bir tadilat yapılarak onarılmış ve camiin, ana gövdesi, orijinal hüviyrtini kaybetmiştir.

Bu camiden günümüze orijinal yapı olarak, sadece, minaresinin küp kısmı, intikal eylemiştir. İshak Paşa İmareti, yapılıncaya dek İnegöl'de görkemli hiç bir mimari yapı, inşa edilmemiştir.

Fethin ilk yıllarında İnegöl' de sivil mimari yapılanma, basit kerpiç yapılar şeklinde dizayn edilmiştir.

1640 ve 1670 yıllarında Evliya Çelebi, İnegöl coğrafyasından geçerken kerpiç evlerinin çatılarının dahi kiremit ile örtülü olduğunu söylemektedir ki İnegöl coğrafyasında kerpiç üretiminden sonra ilk toprak sanayii olarak kiremithanelerin kurulduğunu görmekteyiz.

Daha sonraki yıllarda İbrahim Bosnalı ve ortaklarının kurdukları şirket aracılığı ile Kalburt Deresi kıyısında yılda 25, 000 adet tuğla üretecek kapasitede bir tuğla fabrikası kurulmuş ve de faaliyete geçirilmiştir.

Ayrıca Hasanpaşa Köyü'nde de tuğla ve kiremit ocakları tesis edilip üretim gerçekleştirilmiştir.

Bununla birlikte bina yapımında su-batmanı seviyesine kadar temeller, taştan örülmekle birlikte binanın ana duvar ve çatısı, bağdadi bir tarzda ahşap-kerpiç karışımı bir malzeme kullanılarak tamamlanmıştır.

Binalar, bazan tek katlı bazan da iki katlı olarak dizayn edilmiş olsa da kerpiç kullanımı sürdürülmüştür. Ancak Evliya Çelebi'nin işaret ettiği üzere; çatılar, mutlaka ahşap olmuş ve de kiremit ile örtülmüştür

RECEP AKAKUŞ HOCANIN ESERİNDEN

DÜZENLEYİP YAYINA HAZIRLAYAN

AYHAN BAYRAKTAR