Tarihi süreç içinde oluşan ve de gelişen bütün sosyal ve kültürel hayatın temelinde "Vakıf Kurumu"nun yattığı unutulmamalıdır. Bu nedenle İslam hukuk literatüründe vakıfla ilgili yasal düzenlemeler, geniş yer tutmuştur.

Bir çok sosyal ve kültürel nitelikli hizmetlerin gerçekleştirilmesinde vakıf kurumundan en geniş ölçüde yararlanılmıştır. Çünkü vakıf, sosyal ve kültürel hizmetlerin gerçekleştirilmesinde devlet ve halk bütünleşmesini sağlamaktadır. Özellikle dini nitelikli sosyal ve kültürel hizmetler, devletin denetimi altında olmak ile birlikte, tarihi süreç içinde ülkemizde daima vakıflar aracılığı ile yapılmıştır.

Söz gelimi: Camiler, mescidler, tekkeler, zaviyeler, medreseler, mektepler, imaretler, kütüphaneler, darülkurralar, darülhuffazlar, darüşşifalar, türbeler, mezarlıklar, kervensaraylar, hanlar, hamamlar, köprüler, çeşmeler, kuyular ve benzeri tüm hayri hizmet kurumları-çokkerevakıf yoluyla kurulmuş ve de işletilmiştir.

Osmanlı'nın kuruluş yıllarında Bilecik'te tesis olunan Şeyh Edebali Tekke ve Zaviyesi'nin işletilmesinde bu husus, açık seçik görülmektedir. Zira Osman Gazi, kayınpederi Şeyh Edbali Tekke ve Zaviyesi'ni inşa ettikten sonra Bilecik'in tüm vergi gelirini, bir amme vakfı niteliğinde olmak üzere, kayınpedreri Şeyh Edebali Tekke ve Zaviyesi'nin işletilmesine tahsis etmiş olduğu bilinmektedir.

Tarihsel belgelerde yer aldığı üzere; Osman Gazi'nin zevcesi Bala Hatun da kendisine mülk olarak verilen Kozağacı Karyesi'ni, babası Şeyh Edebali'nin tekke ve zaviyesine vakfetmiştir. Diğer yandan Osman gazi, ölümünden önce, Orhan Gazi'nin eşlerinden Asporçe Hatun adına da bir vakfiye düzenletmiş ve 1323 Yılında Bursa kadısı tarafından tescili yapılmış olan bu vakfiyeye göre; Gemlik ile Mudanya arasında sahilde yer alan tüm arazinin vergi geliri, vakıf statüsünde, Orhan Gazi'nin zevcesi Asporçe Hatun' a tahsis olunmuştur.

Konuyu, İnegöl bazında ele aldığımızda da İnegöl'ün fethedildiği 1299 Yılından itibaren İnegöl coğrafyasında da tesis edilmiş bir çok vakıf ile karşılaşılmaktadır.

İnegöl coğrafyasında başta Orhan Gazi olmak üzere; Sultan I. Murad - Yıldırım Beyazıt - Çelebi Sultan Mehmed- Sultan II. Murad- Bayezid Paşa - Hamza Bey -İshakPaşa-Geyikli Baba- Akbıyık Sultan- Mercidabık Şehidi Mustafa Paşazade Mehmed Bey -Kızıl Muradoğlu Aksungur - Savcıbey kızı Hatice Hatun adına tesis olunmuş vakıf köyler ve de vakıf araziler, kaynak olarak kullandığımız Hüdavendiğar Livası Tahrir Defterinde görülmektedir.

Hamzabey Köyü'nden başlamak suretiyle saat yelkovanı istikametinde ilerlediğimizde: Akbıyık- Adabini- Zındancık/ Şıbalı - Dömez-Tekke-Cemiyet-Kulaca-Süpürtü-KüçükYenice-AlibeyKonurla-Çayyka/Bedre-İsaören-Çeltik-çi-Edebey-Yenice-BabasultanDomaköy/Şehitler-Karalar-Sun gur paşa ve Akhisar köyleri'ne ait dini nitelikli vergi gelirleri, vakıf yoluyla işletilen sosyal ve kültürel hayri eserlere tahsis olunmuştur.

Ne var ki tarihi süreç içinde söz konusu vakıflar, Geyikli Baba ve İshakpaşa vakıflarında görüldüğü üzere; değişik nedenler ile buharlaşarak ortadan kalkmıştır. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde; Sinanbey ve Kasım Efendi camilerinin tapu kayıtlarında görüldüğü üzere; 1937 Yılında Yenişehir vakıf-memurluğunca yapılan tesbitler sonucunda vakıfla ilişkisi görülen taşınmaz mallar, yürürlükteki yasalara uygun olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü adına tescili yapılarak tapuya kaydedilmiştir.

İshakpaşa Camii ve Külliyesi ise-görüldüğü üzere - Sultan II. Abdülhamit devrinde 1876-1877 yıllarında hem mazbut vakıflar arasına alınmış ve hem de geniş bir tamirat ve de tadilat yapıldıktan sonra halkın hizmetine sunulmuştur. Mazbut vakıflar arasına alındığı için de o tarihten itibaren İshakpaşa Camii'nde kürsü ve minber hizmeti de verilmeye başlanmıştır. (YARIN DEVAM EDECEK İNŞALLAH!)

RECEP AKAKUŞ HOCANIN ESERİNDEN

DÜZENLEYİP YAYINA HAZIRLAYAN

AYHAN BAYRAKTAR