Yugoslavya Federasyonunun dağılması sonucu 29 Şubat-01 Mart 1992 tarihlerinde düzenlenen referandumla, Slovenya ve Hırvatistan'ın ardından Bosna-Hersek'de Yugoslavya'dan ayrılarak bağımsızlık istedi. Bu istek Sırpların Saraybosna'ya silahlı saldırısı ile karşılık buldu.

Avrupa'nın kalbinde, uluslararası toplumun gözleri önünde üç buçuk yıl süren ve birçok katliamın yaşandığı günlerdeydi. Gazete ve televizyonlardaki Bosna haberleri ülkemiz insanının da yüreğini burkuyordu.

İnegöl'ün bir köyünde yaşayan 1965 doğumlu bir kardeşimiz de bunlardan biriydi. Köyünde gördüğü ilkokul eğitimi sonrası eğitim hayatı da olmamış, küçük yaşlardan itibaren tarla bahçe işlerinde çalışarak hayatını sürdürmüştü. Sonrasında İnegöl'de çay ocaklarında ocakçılık, garsonluk gibi işler yaparak geçimini sağlıyordu. Beraberinde boya badana işlerinde de çalışır oldu.

Ülkemizdeki birçok insan gibi Bosna haberleri onun da içini acıtıyor, üzülmekten de başka da bir şey yapamıyordu. Bir gün gazetenin birinde bir grup gönüllünün Bosna Halkı'na yardım için Bosna Hersek'e gittiği haberini okudu. Aklına yattı, neden olmasın dı, o insanların yaptığını o da yapabilirdi.

Köyünden İnegöl'e geldi, haberi yapan gazeteyi aradı, Bosna Halkına yardım için gönüllü olarak Bosna-Hersek'e gitmek istediğini kendisine yol gösterilmesini istedi. Dış Haberler servisinden bir kişi böyle bir görüşmenin telefonla olamayacağını söyledi, gelin yüz yüze görüşün dedi. Ertesi gün gazeteye gitti. Haberi yapanlar, daha önce gidenlerin nasıl gittikleri hakkında bildiklerini İnegöllü gence aktardılar.

Bosna'ya giden gönüllülerin nasıl gidebildiklerini az çok öğrenmişti. O da ne yapması gerektiğine karar vermişti artık. İlgili kişiye ulaştı, Kişi ona "Oğlum nereye gitmek istediğinin farkında mısın?" şeklinde bir soru sordu. O da "Tabii ki farkındayım, yoksa burada ne işim var?" cevabını verdi, karşılıklı gülümsediler.

Dört gün pasaport işlemleri sürdü. 04 Eylül 1992 sabahı diğer gönüllülerle birlikte İstanbul'dan uçak'la yola çıkılacağı için geceyi İstanbul'da bir otelde geçirdi. Gönüllülerin aralarında Boşnakça bilen yoktu, o yüzden yanlarına bir tercüman verdiler. Toplam dokuz gönüllü ve tercüman yola çıkıldı.

Bosna Hava Sahası kapalı olduğu için Slovenya'ya yolculuk yapıyorlardı. Uçak organizasyonunu yapan kişi gönüllülere dönüş biletlerini de vermişti. Dönmeyi düşünürlerse biletlerin bir yıl geçerli olduğunu söyledi. Slovenya-Ljubljana Havaalanına indiler.

Havaalanına iner inmez, dokuz gönüllü de sıkıntılı dönemlerde bizim kafamızı karıştırır diyerek, dönüş biletlerini havayolu firmasına iade etti. Karayolu ile iki saat yolculuk yapıp Zagrep'e geçtiler. Hırvatistan-Jupanya şehrinde Hırvat askerlerine Bosna'ya gitmek istediklerini söylediler. Hırvat askerleri onlara beklemelerini söyledi.

Sava Nehri kenarında Bosna Hersek-Hırvatistan sınırının olduğu bölgede Bosnalı bir subay ve Bosnalı iki asker geldi gönüllüleri teslim aldılar. Daha önce gelen gönüllülerin Dravnijk, Zenice cephesine gittiğini, kendilerini ise Hırvatların çok, Müslümanların az olduğu Oraje cephesine göndermek istediklerini söylediler. Gönüllüler "Orada da bize ihtiyacı olan Müslümanlar var mı, var. O halde fark etmez." cevabını verdiler.

Bir süre araba ile bir süre de yaya olarak gidildi. Köprü yıkıldığı için nehri sal ile geçtiler. Geceyi, dört ve beşinci katları yıkılmış beş katlı bir otelin bodrumunda geçirdiler. Sabahında da Bosna Hersek 106. Piyade Alayı'nın askeri olarak hizmet altına girmiş oldular.

İnegöllü beş buçuk ay gönüllü olarak cephede görevini doğru bir şekilde yapmaya çalıştı. Beş buçuk aylık zamanda Lebnisa kuşatma altında, Sırplar üç kilometre mesafede idi. Beş buçuk ayın sonunda Lebnisa'nın kuşatması kaldırılmış, Sırplar ise kırk kilometre mesafeye uzaklaşmışlardı. Oraje'ye bağlı Vidovice ve Kopanice Köyleri de geri alındı. Birlikte yola çıkan dokuz gönüllüden biri şehit olmuş, bir diğeri ise sağ bacağını kaybetmişti. (DEVAM EDECEK)