Neden yazamadığımı bir türlü bilmiyorum? Halbuki bu iki kavram aklıma geldiğinde çok şeyler anlatabileceğimi düşünmüştüm. İman ve Algı.. Hatta öncelikle sohbetini yaptığım bir mevzu hakkında çok rahat bir şekilde yazabiliyorken şimdi körelmiş bir zihinle kavramları toparlayamadığımı görüyorum.

Birkaç kelam ile manayı, amacına ulaştırmak gayet kolaydı. Sanki daha "teferruatlı" ve daha "etkili" olsun diye özel bir gayret ortaya koymaya çalışıyorken buldum zihnimi. Ne anlatacağımdan çok, nasıl anlatacağıma odaklandığı için belki de zorlanıyordu. Bir belirsizlik söz konusu var da meseleyi tam ifade etmekte zorlandığı için mi sıkıntıya düştü, bilemedim.

Çok basitçe iman; güven ve samimiyet, tasdik etmek gibi manalara gelirken algı da -mış gibi yapmak, olduğundan farklı görünmek, manipüle etmek gibi sonuçlara kapı aralayan bir kavramdır diye düşündüm.

Anlatacağım her şey bitmiştir, deyip noktayı koymak gerekir. Lakin bazıları için daha farklı tanımlar, açıklamalar, örneklemeler vermek gerekebilir.

Kur'an-ı Kerim'de "ben ve bana iman edenler bir bilinç üzere..." anlamında bir ayeti kerime var. Cenab-ı Allah, kitabının belli yerinde "Bu Kur'an-ı Kerim'i hak ile indirdi, bir gerçekle indirdi" diye ifadeler okuyorum meallerde..

Yine Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şerifinde Ebu Hureyre'nin sorularına cevap olarak Müslümanın gafleti sebebiyle hırsızlık yapabilir, zina edebilir ama asla yalan söylemez diye" ifade ediyor.

Dolayısıyla müminin doğruluktan başka, güvenmekten başka, samimiyetten başka anlama gelmeyen iman kavramına teslim olması gerekiyor.

İman etmek, sırtını dağlara yaslamak ya da güvenli bir limana sığınmak gibidir. İman, hayatın bütün sahteliklerinden, aldatıcı görüntülerinden kaçıp hakikatine vasıl olan bir ruh dinginliğidir.

Bunları söyleyip bırakmak gerekir bence. Yoksa detaya girersek Rabbimiz Kitabın ilk ayetlerinde "Bu içinde şüphe olmayan kitaptır" diye buyuruyor. Yani bu vahye muhatap bir mümin de şüphesiz buna böyle iman etmeli.

Yalanla, dolanla, sahtekarlıkla, üçkağıtçılıkla Müslümanın alakası olamaz, olmamalı.

Gelin görün ki modern çağdaş dünya şartlarında insanların hayatını kurgulayan toplum mühendisleri, sürekli bir algı operasyonu içindeler. Çünkü insanın algı noktasında bir zaafiyeti var. Yanlış bilgileri öğrendiğinde yanlış kararlar verebiliyor. Hatta bir YouTube videosunda insanlara bir iş yaptırırken bir, bedeli verir yaptırırsınız; iki, zorla yaptırırsınız; üç, ikna ederek yaptırırsanız diyerek maddelemişti. İnsan davranışlarının değişmesinin en güzel yöntemi ikna ederek olur ve bu da algıyı yönetmekle gerçekleşir.

İnsan hangi bilgilere ulaşırsa o bilgiler ışığında düşünür, karar verir ve tavır geliştirir. Çağdaş modern dünyanın kurucuları, propaganda, reklamlar, televizyonlar, diziler vs. vs. bir sürü yöntemle insanların algısını, kendi kanaatleri yönünde değiştirmeye çalışıyorlar.

Aslında ilk algı operasyonunu çeken şeytandır, desek yalan olmaz. Çünkü cennette Hz. Adem ile Hz. Havva'ya yasak meyveyi "ebedilik" kavramı ile birlikte zikredip yedirmiş ve dünya gurbeti sürgününe sebep olmuştu. (YARIN DEVAM EDECEK İNŞALLAH!)