(Eğitimci,gazeteci ve yazar Zeki Baştürk'ten alıntıdır.)

(BİYOGRAFİ)

İnegöl Eymir Köyü nüfusuna kayıtlı 1919 doğumlu babamı ben Köy Enstitülerine ilişkin kitaplar okuduktan , Köy Enstitülerini anlamaya başladıktan sonra tanıdım. Bunu dememin nedeni, Köy Enstitülerinde uygulanan ne varsa ondan öğrenmemdir.

Babam , Arifiye Köy Enstitüsünün yetiştirdiği ilk eğitmenlerdendir. Ben de sonradan öğretmen okuluna dönüşen Arifiye İlköğretmen Okulu'nda okudum. Beni Arifiye'de ziyarete geldiğinde yaptıkları binaları, döşedikleri kaldırımları , diktikleri ağaçları, ektikleri tarlaları gösterirdi.Tüm bunları anlatırken bir kıvanma , bir mutlu olma duygusu sezerdim. Gene de bana çok şey anlatmazdı. Ne zaman Köy Enstitüleri üzerine bir kitap okusam, ne zaman Köy Enstitüsü mezunu bir öğretmeni tanısam işte o zaman babam aklıma gelir. Ben , babamı yeni yeni tanımaya , anlamaya başladım. Onu yeniden keşfediyorum.

O, iyi bir öğretmen, iyi bir eğiticiydi. Eğitmen arkadaşlarıyla bir araya geldiklerinde ne hikmetse hep Personel Kanununun yasalaşmasından bahsederlerdi. O yasa ile öğretmenlik hakkı elde edeceklerdi.Öğretmen-eğitmen ayrımından kurtulacaklardı.Bundan böyle hep birinci sınıf okutmayacaklardı.Yasa çıktı ama maalesef son yıllarına denk geldi.

Köyünün okuyan ilk insanıydı. (27) Yirmi yedi yıl eğitmenlik yaptı. Hep aynı köyde,İnegöl Küçükyenice Köyü İlkokulun'nda çalıştı.Yıllarca birden üçe kadar sınıfları okuttu. Öğrencileri birkaç ay içinde okuma yazmaya başlar , aritmetik işlemleri öğrenirdi. Çocukları çok sever , onlarla birlikte olmaktan mutluluk duyardı. Çocuklar , ona karşı hayranlık uyandıran saygı beslerdi.

Bayramlarda bütün öğrencileri iki köyün arasındaki çayırda dizi oluştururlar eve el öpmeye gelirlerdi.Her biri elinde birer peksimet(Köy ekmeği) getirirdi.Bayramlarda annem hiç ekmek yapmazdı.

O, bir aydınlanmacıydı. Salt, öğretmenlik yaptığı köye değil tüm çevre köylerinin çocuklarını yetiştirmeye çalışırdı. Köylerdeki başarılı çocukları bulur ,onlara hafta sonlarında evinde dersler verir, onları Köy Enstitülerine yönlendirir , Öğretmen Okulları sınavlarına hazırlardı. Bu çabasıyla topluma çok sayıda öğretmen kazandırdı.(Bunlardan biri de herkesin yakından tanıdığı, benim de büyük saygı duyduğum öğretmen yazar Nadir GEZER'dir.)

O, kendini yetiştirmiş bir liderdi. Babam okula gitmeden kendi kendini yetiştirmiştir. Yakın bir köyde (İnegöl'e bağlı Süpürtü Köyü) davar çobanlığı yaparken mağaralara bıraktığı defter ve kalemlerle okuma yazma öğrenmiştir.

Okuma yazma bilenlerin Arifiye Köy Enstitüsüne gitmeleri gerektiği ile ilgili olarak köylerde duyuru yapılır.Ancak kimse babaanneme söylemez.Babaannem su doldurmaya çeşme başına gider.Çeşmede su dolduranlar konuşurlarken babaannem duyar.Süpürtü köyünde yatma ve barınma karşılığı çobanlık yapan babama haber gönderir.Borç para ile babam Arifiye'ye gider.6 aylık kurstan sonra eğitmen olarak İnegöl'ün Küçükyenice Köyüne atanır.

Köyde gençlerin aydınlanmaları için Eymir Köyü Gençlik Kulübünü kurmuş; onların yetişmesine ön ayak olmuştur. Akşamları bu kulüpte okuma yazma kursları ile insanların okuma yazma öğrenmelerini sağlamıştır. Aynı zamanda askere gidinceye kadar da köy camiinde müezzinlik yapmıştır.Hele onun ezan okuduğu günlerde köylü işini gücünü bırakıp onun güzel sesinden ezanı dinlermiş.

Fidan aşılamada , tütün yetiştirmede , ipek böcekçiliği üretiminde , bağcılıkta hep en iyi ürünü o yetiştirmiştir.Yetiştirdiği ürünleri baş fiyattan satmıştır. Böylece köyünün ve köylünün kalkınmasına öncülük etmiştir. (YARIN DEVAM EDECEK)