Eğer gitmiş olsaydı içindeki en büyük engeli aşmış olacaktı. Günlerdir, hatta aylardır böyle bir çağrının yapılmamasını istiyordu. Dualarının kabul edilmediğini cep telefonuna gelen mesajla anlamıştı bunu. "Başka bir gün gelirim demişti" sadece... "İnşallah"ı da ekleyerek mesajın ardına.

Eğer gitmiş olsaydı, ufak pembe kapıyı aralayacak ardından üç adımda binanın ana kapısından geçecek, ayakkabılarını çıkarıp kırmızı halıların üzerinde yürüyecekti.

Eğer gitmiş olsaydı; arkadaşlarını da davet etmiş olacaktı, onlarla beraber belki de birçok sevaplar kazanacaktı. Farklı arkadaşlar edinecek, hem ufku hem de dostları çoğalacaktı.

Eğer gitmiş olsaydı davet sahibinin dilinden dökülecek sözleri işitecekti. O zaman Kainatın övüncü Hz. Muhammet (as) güzel sözlerini ruhunun karanlığını aydınlatan birer kandil gibi hissedecekti. Okul sıralarında iken "sınavlarda çıkar" diye gözlerini açarak dinlediği sözleri şimdi yerdeki desenleri izleyerek kodlayacaktı yüreğine...

Eğer dinlemiş olsaydı, "Rabbim, ilmimi artır de!" ayetini duyacak ve dua niyetine "amin" derken "Allah'tan kulları içinde ancak alimler korkarlar" ayetiyle ürperecekti belki de. "Korkmak" değil "sevmek" istediğini düşünecekti belki de.

Korkmak; sakınmak, sınırları korumak anlamına gelir. Alim, bilendir. İlme'l-yakin, ayne'l yakin ve hakka'l-yakin mertebelerinin herhangi biriyle bilen demektir. Duyarak, görerek, yaşayarak öğrenmek ve bilen demektir. Kim böyle/bu kadar/bu biçimde bilirse o insan daha çok sakınır. Sevdiğini, kıl kadar üzmekten ırak durur.

Eğer gitmiş olsaydı Allah'ın kendisine hayırlar dileyip dilemediğini bilecekti. "Bir tartı Hadis-i Şerifi" olarak tanımlanan satırlar olacaktı dinlediği. İnsan merak etmez mi Rabbinin kendisine hayırlar dileyip dilemediğini... İşte kutsal söz; "Allah, kime hayır murad ederse, onun dinde fakih kılar."

Fakih, ince anlayışlı demektir. Fıkh eden... Meselelerin illetlerini/sebeplerini, sonuçlarını, konuyla ilgili olanı ve olmayanı çok iyi bilen manasına gelir. Demek ki Allah, kendi dinini sevdirse bile ince bir hayat çizgisi olarak göstermiyor herkese. Ancak özel insanlara!!!

Bu kalıpta başka bir hadis daha var bildiğimiz; "Allah, kime hayır murad ederse ona iyi bir arkadaş nasip eder. Bu arkadaş güzel şeyler yapmak istediğinde yardım eder, kötü şeylere yöneldiğinde engel olmaya çalışır. Şimdi herkes arkadaşını ve arkadaşı üzerinden Allah katındaki durumunu bir gözden geçirsin bakalım...

Eğer gitmiş olsaydı bu söylenenler-ilimden bir parça- beyninin ortasında kendisine bir yer bulabilirdi. Etkilenmekten mi korkuyordu, yoksa bazı cahil insanların topluma yaydığı o tarifi zor komik sebeplere mi sarılacaktı? Bilemiyordu. Bir türlü cesaretini toplayıp da itiraf edemiyordu.

Eğer gitmiş olsaydı belki de her zaman gitmesi gerekecekti. Tüm üniversite boyunca bir taraftan ağır dersler diğer taraftan komiteler, vizeler, finaller... İkinci lige düşerdi ki hem uykusuz kalmasına hem de günlerce huysuz olmasına sebep olurdu. Yüksek sorumluluk duygusunun ezici ağırlığı altındayken bir yakalandı mı bu manevi iklime, onu kim kurtarırdı.

Eğer gitmiş olsaydı, "Kim Allah rızası için kazanılacak bir ilmi, sırf dünya metaı(malı) için öğrenirse, kıyamet gününde cennetin kokusunu duyamaz" gibi tehdit dolu bir hadisi de dinleyecekti de gönlünün derinini bir endişe kaplayacaktı. Neden doktor, niçin mühendis, hangi sebeple öğretmen olacağını bir kez daha düşünmek isteyecekti.

Allah rızası için yapılmış bir davranış için hayatında yer açabilecek miydi? Her bir ilim meclisine, bir cennet bahçesinde oturur gibi oturabilecek miydi? Davet her zaman açıktı; söylenecek sözü, geçerli bir mazereti yoksa koca bir boşluk büyüyecekti içinde.

Eğer gitmiş olsaydı, gitmiş olacaktı ve o kadar sıradanlaşacaktı bu tür hareketler. Ve hayatının sıradanlaşmasını ise hiç istemezdi...