İktidar ve muhalefet... Bu iki kelime beni son satıra kadar götürür mü bilmem ama seçim dönemlerinde söylenecek çok söz olur. Ramazanın etkisinden olsa gerek fazla seçim havasına giremedik hissi var ben de.

Ramazan ayı ki günahların ve suçların azaldığı bir aydır. Herkesin bir nebze de olsa kendisini tuttuğu bir zamandır. Umarım bu seçimin oluşturacağı toplumsal yarıklara da yansır. Zira muhalefet ve iktidar taraftarlarının bazıları aşırıya kaçabiliyor. Medeni bir ülkede yaşadığımızı herkes biliyor sanıyorum. Yalnız fazla güvenmeyin benim sanılarıma. Bazen yanlış çıkıyor.

Küçük küçüklüğünü bilse, büyük de büyüklüğünü... Sanırım toplum bu kadar gerilmez. Küçük haklı çıkmak için sesini yükseltince, büyük de sertleşince nefisler kabarıyor sanki. "Herkes haddini bilse geriye bir şey kalmayacak" diyesimiz gelse de bu, o kadar kolay değil. Kiminde nefis, kimisinde izzet-i nefis var, her ikisi de aynı kapıya çıksa da.

Hepimiz bu vatanın evlatlarıyız. Yıllardan beri öğrenmiş olmalıyız bunları. Bunlar seçim atmosferinin ruhumuza üfledikleri. Hani maç yaparken birbirine diş bileyen futbolcular, bitiş düdüğü ile el sıkışıp sahadan ayrılıyorlar. Onlar profesyoneller. Aldıkları paraya bakarlar ve gerçek odur. Ancak herkes elinden ayağından geleni yapmışlardır. Lakin türbinlerdekiler öyle mi ya? Tam koyu bir taraftar, gözü kara bir taraftar... Bunlar bileklerini kesse kanı, tuttuğu takımın renkleriyle sular etrafı.

Siyasetçilerimiz de profesyonel oynuyorlar... Kürsülerde ne söyleyeceklerini biliyorlar. Meydanların dilini biliyorlar. Toplumları seçime nasıl götüreceklerini biliyorlar. Onlar da aldıkları oya bakarlar. Seçim bittiğinde neler yaptıklarını bilirler.

Peki ya seçmen...

İşte seçmenimiz bazen azılı bir taraftar gibi ağız dalaşına giriyorlar birbiriyle. Tartışmalarda bir canavar gibi haykırıyor haklılığımızı(!)

Mübarek ramazan ayında sadece mideye oruç tutturmak hakiki Müslümanı tatmin etmemeli. Diline ve kalbine de oruç tutturmalı. Oruçtan maksat arınmaksa, arınmalıyız kalbi hastalıklarımızdan. Kardeşlerimize karşı dikkatli bir dil kullanmalıyız. Zira 25 Haziranda yine beraberiz.

Toplumu bölmek çok kolay; ondan daha kolayı toplumu bölünmüş görmek. Seçim sath-ı mahallinde olağan işler olduktan sonra, sonrasına bakmak lazımdır. Herkes kaldığı yerden devam etmeli.

"Tamam" mı "devam" mı kelimeleri bile toplumu bölmeye yetebilir. İşte bir kelime böyle kavramlaşıyor. Bu kadar basit mi demeyin? Oluyor çünkü.

Bir de bu günlerde ana başlıklar üzerinden tartışmalar yapılıyor. Biri iktidarın Suriye politikasını eleştirirken "bizim askerimiz onlar için Afrin'de şehit düşsün, onların silah tutacak gençleri bizim sahillerimizde eğlensin" dediğinde, diğeri vicdan yapar ve "o garipleri ölüme mi terk edecektik?" der ve iktidarın yaptığını savunur.

Görüyorsunuz ki tartıştıkları konunun uçları bir birine dokunmuyor ve denk gelmiyor. İktidardakiler bu millete ve devlete kötülük olsun diye bir şey yapar mı? Düşündünüz biraz. Demek ki bazılarına göre iyi, doğru ve faydalı olan diğerine göre farklı. Muhalefetin iktidar hakkındaki eleştirilerinin en yüksek haklı olma ihtimali %49 dur.

İktidarın yaptıklarının doğru olma ihtimalinin en düşüğü %51 olduğu kesin. Yukarısı artık önümüzdeki seçimde tespit edilecek. O zaman çok sert olmamak lazım. Final oynayan iki güçlü takım gibi iktidar ve muhalefet. Şimdi herkes haddini bilecek; küçük küçüklüğünü bilip büyüğüne saygı gösterecek, büyük de büyüklüğünü gösterip küçüğüne sabırlı olacaktır.