"Ne yazayım bugün?" diye bir derdim oluyor bazen ama bazen sırtı kambur dünyada öyle olaylar oluyor ki sizi o konuda yazmaya mecbur ediyor. İçinizdeki ses, onu seslendirmediğinizde sizi sıkboğaz ediyor. Sanırım bu vicdanımın sesi. O konularda içten gelen kuvvetli bir emir ile ben istemesem de parmaklarım oraya doğru çekiyor beni.

Neden bahsedeceğimiz bildiniz sanırım.

İdlip'te yapılan katliamdan, zalimlikten, gaddarlıktan bahsetmek istiyorum. Ancak bir yürek yangınını hangi kelime, "düşen bir kor" kadar dile verebilir. Yani bazen kelimenin gücü aciz kalıyor. Yazsan da, söylesen de hatta haykırsan bile yetmiyor. Büyük acılar karşısında insanların içindeki kini, öfkeyi boşaltması ve bir volkan gibi patlamasını anlamak zor değil.

Kaç defa yazıldı, söylendi, "bu son olsun" dendi, "insanlar değil insanlık öldü" dendi. Lakin Rahman'ın buyurduğu gibi "bu cahil insanoğlu" bir türlü anlamadı. Böyle yapmakla cahilliğini tescilledi zalim insanoğlu.

Kimse kalkıp da "Efendim, yirmi birinci yüzyılda yaşıyoruz, modern ötesi postmodern bir dünyadayız, şu kadar hızlı gelişmeler yaşanıyor, gibi mavallar okumasın. Eşya üzerinden ortaya konulan ilerleme safsatası, ruh yönünde hangi seviyede? Özellikle Batı dünyasında yaşayan nefsinin kölesi olan o zalimlere söylüyorum.

Daha "kaç yüzlü?" olacaklar. İkiyüzlü olmalarına hasret kaldı dünya. Basit sahtekarlıklarına göz yumulmaz ama o günleri de arar oldu vicdanı olan insanlar.

Masum çocukların üzerine zehirli gazlarla... Aman Allah'ın ne kadar çok acı var, masumların ufacık bedenlerinden yüzümüze, gönlümüze akseden.

Bütün kızgınlıklarımız, bütün beşeri çırpınmalarımız dindikten sonra "iyi ki ahret var" diyoruz. İyi ki Adil olan, Kahhar olan, Cebbar olan bir Rabbimiz var diyoruz. İntikam sahibi Rabbimiz bunların hesabını sormaz mı onlara -ya da şöyle diyelim- hesap soracak kullarını görevlendirmez mi?

Eğer gün olur devran döner de onlar biz mazlumların eline düşerse "kısasa kısas" der gerekeni yaparız. Çünkü ruhlar adaletle teskin olurlar. Bu masumlardan ne istediniz be zalimler. Onların ışıl ışıl bakan gözlerindeki anlamı nasıl söndürdünüz be hey kafirler. Dünya ve dünyalık dediğini bir geçici menzil ey şaşkınlar. Yolunu şaşırmış sapkınlar o körpe bedenler daha boy atmadan nasıl toprağa gömdünüz. Savaşında bir ahlakı var.

"Ahlaksızlara mı diyorsun bu lafı?" deseniz, haklısınız derim. Ancak bizim savaş hukukun da bile insani kurallarımız var. Tam da yeri gelmişken batıya olan düşmanlığımı haykırmak isterim. Birleşmiş Milletler, İnsan hakları diye bir şeyler geliyor kulağıma ama galiba rüyada görüyorum onları. Yok onların vicdanında öyle bir şey.

Yüreğinde insaniyetten iz taşıyıp, bazen Filistin'e/Gazze'ye bazen uzak memleketlere giden ve batı ülkelerinin nüfusuna kayıtlı aktivistleri kast etmiyorum. Kafasında batı çıkarları, emperyalist ve sömürü düşünceleri olanlardan, diğer insanları lafta değil hakikatte kardeş gibi görmeyen zalimlerden bahsediyorum.

Bizi ülkelerimizde batı kafası ile düşünen ve onlara hak veren zalimlerin de batılı olduklarını haykırıyorum. Çünkü onların zulümlerine, bir gram vicdanı olanların tek kelimeyle bile destek vereceğine ihtimal vermiyorum.

"Zalimler için yaşasın cehennem."

Cehennem ateşi paklar yüreklerindeki kin ve nefretin izlerini, kafalarındaki emperyalist düşünceleri. Ellerimiz ve gönüllerimiz onlar için duada. Gözyaşlarımız yüreğimizin toprağına sızarken, intikam almak için sayılı günler gelir geçer tesellisindeyiz, vesselam.