"Müslüman Genç Kızın Şahsiyet İnşası" başlığı altında yapıyordu konuşmalarını. Çünkü bir nesil yetiştirmek istiyordu. Bu neslin çağlara meydan okuyacak inançlı bir gençlik olmasını istiyordu. Biliyordu ki gerçek ve doğru inanca sahip bir gençlik, insanlığa da büyük faydalar sağlayacaktı.
Her hafta bu başlığı tekrar ediyordu söz öncesinde. Mevlana'nın söylediği o güzel metot üzere ilerlemekle başarılı olunacağını kabullenmişti. "Bir ayağı merkezde sabit diğer ayağı da dört bir yana ulaşabilen bir semazen gibi." Ana başlığı zikrettikten sonra günün konusunu da söyledi; İbadet Sevgisi...
Müslüman genç kız şahsiyetinin en kuvvetli yanı, Rabbi ile kurduğu güçlü iletişimle sağlayacaktı. Bazı dindar görünen fikir sahibi insanları ağzındaki kuru bir bilgi yığınından ibaret olamazdı inandığı din. Kalıbı Müslüman ancak ruhu da inançla dolması gerekiyordu. O sebeple Rabbim dediği yaratıcıyla duygusal bağ kurmalıydı.
Onu sevmeli, ondan beslenmeli, ondan razı olmalıydı. Onun verdiklerinin bir teşekkürü mahiyetinde huzurunda durmalı onun karşısında boynu bükük derin bir minnettarlık ile boyun eğmeliydi genç. İbadet, nefse ağır gelirdi. Nefsini yenip Allah'a ulaşma, ona kavuşma hamlelerinden geri kalmamalıydı, karşısında oturan bu genç kızlar.
Adam beyazla mavi karışımı örtülü masanın ardından bakışlarını kırmızı halının ortasına düşürerek yapardı konuşmalarını. Güneş ışıklarını kısarken bir araya gelen bu gençler severek ve isteyerek gelirlerdi bu muhabbet ortamına.
Bu derneğin çatısı altında bazen beş altı, bazen on beş yirmi insana hitap ederken fark ettiği güzelliklerden ümit var oluyordu. Evet, biliyordu karşısındaki gençler dört dörtlük değildiler lakin öğrenmeye azmetmiş bir avuç insandı bunlar.
Okuldaki sekiz saatlik ders bitmişti. Hava kararıncaya kadar süren bu muhabbetlerde farklı bir hava soluyorlardı. Biri, Cuma saatinde yaptıkları muhabbetlerine katılan kardeşlerinin fazlalığından memnun olduklarını beyan ediyorken diğeri bir İmam Hatip ortaokuluna gittiğini ve bir şeyler anlatmak istediğini beyan edip çok hoş karşılandığını anlatıyordu heyecanla.
Masanın ardındaki, ibadet sevgisini anlatırken Efendimiz (sav)'in gözümün nuru dediği namaza vurgu yaptı. (SAV) demiyor mu ki "Farihna Ya Bilal"/ -Ezan okuyarak- bizi rahatlat ya Bilal... Bir gece Aişe annemizden izin istiyor "Rabbime ibadet edebilir miyim?" diye... "Rabbime ibadet eden bir kul olmayayım mı?" nazını duyan kim olsa izin verir. Hikmetlerine vakıf olunmuş ibadetin kime ne zararı olabilir ki?
Atalarımız da abdest konusunda teşvik babında "ne kadar soğuk suyla abdest alınırsa o kadar sevap" diyerek bunca zahmetin rahmeti de çok olur demişlerdir.
Sonra gençlik yıllarından bir perde açtı saçına sakalına aklar düşmüş adam. İlkokula giderken kömürlükte, pek de temiz olmayan çuvalların üzerinde namaz kıldığını, Minyeli Abdullah romanında okuduğu gibi yolculuk yaptığı otobüsleri beş dakika bekletip seferi olarak namaz kıldığını, küçük yaşlarda tüm gün oruç tuttuğunu, babasından kendisine kalan en büyük emanetin camiye, cemaate devam ettiğini, çobanlık yaparken bile mandaları Allah'a havale edip ibadet ettiğini... Daha nicelerini anlattı, anlattı.
Kastamonu'da ilahiyat okuyan, "-Benim odamda ilahiyatçı olmasına rağmen namaz kılmayan arkadaşlarım var" deyince oradakiler vahim tabloyu görmüş oldular bir nebze.
Namaz için üç düğüm atılabilir: Namaz kılmak için bir arkadaşınla anlaşır ve camiye gidersiniz. Namaz kılmayı unutsan hayırlı arkadaşın sana hatırlatır. Arşın altında gölgelenecek insanlardan biri de gönlü mescitlere bağlı genç, gençliğini ibadetle süsleyen gençtir, dedi.
İbadet, maneviyatla ilgili olduğu için insanın kendini aşmasına bir vesiledir. Çünkü aşkın bir kaynağa bağlantı kuruyor oradan imdat istiyorsun. İnanmak ve kurallarına uygun ibadet etmek hayatın her safhasından, her dakikasında olması gereken bir haldir.
Aşka, imanla, sevgiyle oluşturulmuş duygusal bağlantı sağlandıktan sonra ibadetin tadına doyulmaz. Aradan çıkaralım, sırtımızdaki yükü atalım, vazifeyi görelim gibi sözler bile gölge düşürür bu hassaslığa.
Dinleyen gençlerin yüreğinde ibadet sevgisi yeşeriyordu. Akşam ezanı okunurken sohbetin de sonuna gelmişlerdi. Sıcak çaylar ikram ediliyor, sorular yağıyor, şiirler okunuyordu...
Bir genç kızın şahsiyet inşasına bir tuğla -ibadet sevgisi- daha koymuş olmanın mutluluğu içinde eşiyle beraber kapıdan çıktı kır saçlı adam.