Herkes uyuyor. Birazdan elektrikler kesilecek ve dünyayla iletişiminiz kalmayacak. Mahallenizin etrafı tanklar ve askerlerle çevrildikten sonra kapılarınız tekmelerle kırılacak. Eğer sizin kapınız kırılmadıysa, silah sesleri duyacaksınız. Eşinizin ve çocuğunuzun korku dolu bakışları sizin üzerinizdeyken cesaretinizi toplayıp onları korumaya çalışacaksınız fakat o esnada sizinde kapınız kırılacak. Size kurşun sıkıp ruhunuzu teslim etmenizi bile beklemeden eşinize silahın kabzasıyla vuracaklar, eğer direnirse tekmeyle devam edecekler. Siz ruhunuzu teslim edene kadar çocuğunuzu bıçakla doğramaya başlayacaklar. Umarım eşiniz hamile değildi, fakat eşi hamile olanlarda var elbet. Hamilelerin karınlarını bıçakla yarıp bebeği çıkaracak, evinizin tahta direklerine çivileyecekler. Evde küçük çocuk varsa da, çocuğun gözü önünde annesinin göğsünü kesip çocuğun ağzına verecekler. Sonra çocuğu da öldürecekler... Tüyleriniz ürperdi değil mi?

26 Şubat 1992 gecesi Hocalı´da bunlar yaşanıyordu. Geçen gün bir gazetede konuk yazar olarak yazan Prof. Mehmet Saray başından geçen bir olayı aktarmıştı. şöyle demişti; "Azerbaycan tarihini yazan bir hoca olarak, kardeş Azerbaycan´a karşı başlayan Ermeni hücumlarının gerçek nedenini 1989 yılında öğrenmiştim. Türkmenistan´ın ilk Cumhurbaşkanı Saparmurat Türkmenbaşı´nın davetlisi olarak Aşkabat´a giderken beni götüren Türkmenistan Başbakan Yardımcısı Aga Çarıyev, Türkmenistan üzerinde sohbet ederken bana Türkmenistan´ın ve Azerbaycan´ın sıkıntılı günler yaşadığını şöyle anlattı: "Hocam, Moskova´daki Sovyet yöneticileri sistemin tıkandığını ve dağılma noktasına geldiğini açıkça kabul ediyorlar. Bu arada tabii zenginliği olan cumhuriyetlerden pay almaya çalışıyorlar. Bu maksatla bizlerle pazarlığa başladılar. İstiklalimizi ilan etmemizin karşılığı olarak Türkmenistan´dan doğal gazın %60´ını, Azerbaycan´dan da petrolün %60´ını bir antlaşma ile Rusya´ya devretmemizi istiyorlar. Bunu yaparsak istiklalimizi ilan etmemize ses çıkaramayacaklarını, aksi takdirde bizlere her türlü zorluğu çıkaracaklarını söylediler. İstenen meblağın çok büyük olduğunu söyleyerek biz de Azerbaycan da bu talebi reddettik. Moskova yönetimi bu ret cevabına kızarak Azerbaycan´a karşı Ermenileri kışkırttı ve iki ülke arasında harp başladı." (Kaynak: Azerbaycan´a haksızlık ve Hocalı katliamı -Yeni Çağ)

26 Şubat 1992´de, 106´sı kadın, 70´i yaşlı, 63´ü çocuk olma üzere toplam 613 Azerbaycan vatandaşının katledildiği Hocalı Katliamı´nın üzerinden 27 yıl geçti ancak olayın failleri hala cezalandırılmadı. O gün bugündür sık sık sınırda Azeri-Ermeni askerlerinin çatışmalarını okuyoruz gazetelerde. Sovyet Rus ordusunun o zaman Hankendi´nde bulunan 366. motorize alayının Hocalı Katliamı´nda Ermeni güçlere yardımcı olduğu belirtiliyor.

Ermenilerin, 366. alayın bütün araçlarını kullanarak kenti top ve tank ateşine tuttuğu, Hocalı´ya saldırıda Rus askerlerinin de yer aldığı öne sürülüyor. Azerbaycan Askeri Savcılığının verilerine göre, 366. motorize alayın 18 subay ve askeri katliamda bizzat yer aldı. Dönemin Ermenistan Savunma Bakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan´ın İngiliz gazeteci Thomas de Waal´a verdiği bir röportajda, "Hocalı´dan önce Azerbaycanlılar Ermenilerin sivillere dokunmayacağını düşünüyordu. Biz bu algıyı kırdık." şeklindeki sözleri, Ermeni yönetimin katliamı bilinçli şekilde gerçekleştirdiğinin itirafıydı.

Azerbaycan Dışişleri Bakanlığının konuya ilişkin son bildirisinde, "Hocalı soykırımı dünya kamuoyunca yasal değerlendirilmesini bulmalı. Ulusal ve uluslararası düzeyde devamlı görülen işler cezasızlığa son verilmesi ve sorumluların adalet mahkemesine çıkarılmasına hizmet edecek. Uluslararası kamuoyunu Ermenistan´ın çocuk, kadın ve yaşlılar da dahil sivillere karşı işlediği insanlık suçunu kınama ve Hocalı Soykırımı´nı tanıma çağrısında bulunuyoruz." ifadeleri yer aldı.Bugüne kadar 15 ülkenin parlamentosu ve ABD´nin 16 eyaletinin meclisi Hocalı´da yaşananları kınayan ve soykırım olarak gören kararlar kabul etti. Tabi Rusya, tıpkı İsrail, America gibi terör devletlerinin yaptığı şekliyle her türlü yasadışılığı oldu bittiye getirerek yapar ve kimseye hesap vermek zorunda hissetmez kendisini. Birisi çıkıp "Rusya hesap vermeli" dediğinde "America´da şunu yapıyor o neden vermiyor?" diyerek bir rezilliği başka bir rezilliğin arkasına sığınarak kapatıyor ve bunu yaparken de hiç yüzü bile kızarmıyor.

Elbet bir gün mazlumların kıyamına şahit olacağımız günler gelecek ve Rusya´sından America´sına, İsrail´ine kadar tüm zalimler hesap verecek. Üstad Sezai Karakoç ne güzel demiş, "Ama, bir gün, zalim, döktüğü bu kanda boğulacaktır. Şehit kanları içinde özgürlük gülleri açılacaktır bir gün."