Bu yazı Hicri yılbaşı günü yazılmıştır.

Yeni bir hicri yıla(1442) merhaba diyoruz sessiz sedasız. Yeni bir hicri yıla böyle başlamak hüzün veriyor diyeceğim ama işin aslı o değil.

Çünkü hicri yılbaşında çılgınca kutlama yapmak, delice eğlenceler tertip etmek kültürümüzde yok. Hicri yılbaşına saygı duyan insanlar yine mütevazi bir şekilde ibadetlerine devam edeceklerdir. Hatta Muharrem ayının ilk günü (Perşembe günü) oruç tutacaklar, on gün sonra aşure ikram edecekler konu komşuya.

İnsan aklının ölçümsüz, mantıksız bir değerlendirmesidir diye düşünüyorum birbirinden farklı iki kavramı veya şeyi bir noktasından tutarak eşitlemeye çalışmak.

Taş yerinde ağırdır derler ya dolayısıyla her kavramı kendi kültürel değerleri içinde kavradığımız yani idrak ettiğimizde anlamlı olur yoksa birini diğerine kıyaslamak pek mantıklı gelmiyor bana.

Evvelen "hicri yılbaşında ne oldu?" sorusunu sokaktaki insana mikrofon uzatarak sorsak acaba ne cevap verirler. Umarız ki mikrofona sesi soluğu ulaşan birçok kişi, Hz. Muhammed (sav)'in Mekke'den Medine'ye göç etmesi, desin. Mikrofonu uzattığımız bir diğeri de "13 yıl Mekke'de iman davası güden Hz. Peygamber Efendimiz (sav)'in Miraç'a yükseltilmesi gibi büyük bir ikramdan, bir buçuk yıl sonra Medine'ye göç etmesine denir. Medine'deki Müslümanların yani İslam'ın söz sahibi olduğu hayatın her noktasında, siyaseti, ekonomisi, eğitimi, askeri vb. her şeyiyle İslam'a göre dizayn edildiği örnek bir yaşam alanına kavuşmasıdır hicret.

Gönüllerindeki kavi imanla müslümanların, Mekke çilesinden sonra Medine neşvesine/mutluluğuna ulaşmasına hicret diyoruz.

Hicret, sıkıntıdan, darlıktan, baskıdan, ölüm korkusundan sonra Rabbimizin emrettiklerini yaşama imkanına kavuşmasıdır hicret.

Dolayısıyla Mekke'nin fethinden sonra hicret sevabı bitmiştir ama cihat sevabı devam etmektedir, diye buyuran Peygamber Efendimiz (sav)'in hicretle ilgili sözlerini de öğrenmek lazım.

Biz de hicreti, İslam'ı yaşarken zahmetler çekilen bir iş ortamından (Mekke dönemimiz) ibadetleri rahatça yapılabilen bir iş ortamına (Medine'mize) geçmek olarak değerlendirebiliriz. Belki de hicret, sihirli kutu ekranlarından nazarlarımız için haram hükmü verilmiş günahlardan sakınma gayretidir.

Belki de nefsimize uyup acı ve ızdırap içinde bırakmış olduğumuz imanımızı, fıtrata teslim olarak özgür bir şekilde ibadete döndürmektir hicret.

Kötülüklerin baskısından, iyiliklerin rahmet rüzgarına kanat açmaktır hicret.

Dedikodu, gıybet vb. birçok kalbi hastalıkları geride bırakıp iyilik cömertlik gibi gönül baharlarına yönelmektir hicret. Belki de iki dostun iyi bir rehber eşliğinde Mekke'nin öğle sıcağında yola çıkmasıdır. Can dostu Ebu Bekir'in evine gidip hazırlanmış olan iki deve ile Sevr mağarasında geçirilen üç gün ve ardından sekiz günlük yolculuk esnasında yüz deve mükafatını kazanmak isteyen Süraka'nın aman dileyip geri dönüşü... Kulsüm bin Hidm'in evinde misafir olunuş ve cılız ve sütten kesilmiş koyuna süt bahşedilmesinin ardından Kuba'ya varış ve Ranuna vadisinde ilk cuma namazını eda ediş ve nihayet neşe içinde Taleal Bedru'nun semaları dolduruşu işitmektir hicret.

Sevr mağarasında müşriklerin örümcek ağının inceliği kadar yakınlaştığı bir anda "la tahzen innallahe me'ana/ üzülme Allah bizimle beraberdir." deyip iman ve güven yüceliğine erişmektir hicret. Yaradana güvenmenin, istikametten sapmadan yürüyüşün adıdır hicret. Hicreti unutuyorsak, kendimizi değiştirmeyi unutuyoruz demektir.

Hicreti unutuyorsak, tek tek sabır ve iman sınavından geri kalmışız demektir. Hicreti unutuyorsak, pislik tutan sular gibi durgunlaşıyoruz demektir. Hicreti unutuyorsak, tebliğin bereketini ve Allah'ın sakladığı güzellikleri de görmezden geliyoruz demektir.

Hicreti unutuyorsak Taleal Bedru duymak istemeyen bir haldeyiz demektir. Hicreti unutuyorsak, Müslüman bir zihin yapısını, modern, profan, seküler bir çerçeveye terk etmişiz demektir.

Hicret unutuyorsak, yol alabileceğimiz bir Ebu Bekir'imizin varlığından haberimiz yok demektir. Hicreti unutuyorsak, ardımızda bıraktığımız ve biriktirdiğimiz tehlikelerin önümüzdeki rahmeti idrak ve inşa edemeyeceğini kabullenmişiz demektir.

Unutmadan ve unutturmadan değerlerimize yaşamak duasıyla... 1 Muharrem 1442... Hicri yeni yılınız hayırlı olsun.