İŞ İÇİN BAŞARI DUASI

Çocuk yaşlarda
öğrendiğim bir duadır:

?Rabbi yessir. Velatü assir. Rabbi
temmim bil-hayr.?

Efendimizin
öğrettiği dualardan biridir bu güzel dua?

Yıllar sonra
anlamını öğrendim:

?Allah?ım işimi kolaylaştır, zorlaştırma. Beni başarıya ulaştır?

Daha çok
okulda ki sınavlar öncesinde okurdum bu duayı. Hayatın bir imtihan
olduğunu öğrendiğim yaşlarda, daha çok
ihtiyaç duydum bu duaya.

İnsanca
yaşamanın ve insanca iş yapmanın kolay
olmadığı bu yıllarda duamız aynı:

Allah?ım işimi kolaylaştır, zorlaştırma
ve sonucunu hayırlı eyle.

HERŞEY KAYDA GEÇİYOR

Tarihin
en büyük hükümdarlarından olan Fatih Sultan Mehmet Han, çok sır saklardı.
Fatih?in sır konusundaki şu sözü meşhurdur:
?Sırrımı sakalımın tek teli dahi bilse, sakalımın hepsini keserim?

Zaman öyle bir zamanki; ne sır kaldı ne
sırdaş. Geçmişte Fatih?in sakalının bir telinin sırrını bile ihtimali varken
şimdi Cep telefonumuz, internet kayıtlarımız gibi teknolojik imkanlar, bir çok
sırrımızı biliyor.

Cep telefonu kullanıyorsanız; sırrım var
demeyin. İnternet kullanıyorsanız;
sırrım var demeyin. Hatta kablonun, pirizin, elektriğin olduğu ortamda
yaşayıpta benim gizlim, saklım, sırrım var diyen adam yanlış konuşmuş olur.
Çünkü her söze her yapılana ulaşma imkanı artık teknolojik olarak mümkün. Yapan da yayan da kötü. Kötülüğü yapanı da,
gizli kalan kötülüğü araştırıp yayanı da kınamalıyız. Sırrı olan değil, yalan
yanlış, kanunsuz işleri olanlar korkmalı bu durumdan.

Her şey
kayda geçiyor. Kullar kayda geçmiş, ne yazar? Zaten inançlı her insan bilirki;
Allah gizli açık her şeyimizi görür ve bilir. Kiramen katibin dediğimiz yazıcı
melekler de sevabımıza ve günahımıza dair her şeyi kaydetmektedir. Mahşer
gününde, ne varsa bize dair, yazılı bir kitapta sunulacaktır. Allah o günde
alnı ak olan kullarından eylesin. Asıl mesele bu.

ÖLEN DE ÖLDÜREN DE İNSAN?

Biliyor
musunuz, geçen yıl Türkiye genelinde yaklaşık olarak 300 bin trafik kazası
meydana geldi. Bu trafik kazalarında 4500 vatandaşımız hayatını kaybetti. 200
bin insanımız da yaralandı. Bunca can yanmışken maddi zararın sözü olmaz ama
fikir versin diye yazalım. Meydana gelen kazaların maddi zararı da: 980.210.300
TL.

Tarafik kayıtlarına göre; bu kazaların
yarısı sürücü hatalarından dolayı meydana geldi. Sürücü hatalarından dolayı bir
yılda meydana gelen kaza sayısı: 145 bin. Yaya hatalarından dolayı meydana
gelen kaza sayısı 13 bin. Araçtan kaynaklanan kusurlar ve yoldan kaynaklanan
kusurlar bu kazalarda çok az yer tutuyor. Özellikle kuralsızlık, aşırı hız ve
alkol, kazalara sebep olan etkenlerin başında geliyor.

Sürücü kurslarının verdiği eğitim formalite görülmemeli. Yasak ve
kontrolü savmak için Ehliyet sahibi olunmamalı. Ben yılların şoförüyüm, bana
bir şey olmaz diye havaya girilmemeli. Çünkü;
?rahmetli de sollardı? diye bir laf var, ibret olarak yeter.Elbette
terör çok kötü ama dağdaki terörden çok insanımız yollarda hayatını kaybediyor.
Terörün her çeşidi konusunda bilinçlenmemiz şart.

Maalesef yollarda ölen de öldüren de insan.
Bu durumu şu fıkra ne güzel vurguluyor. Şoför çarptığı yayayı teselli eder:
?Yine de çok şanslısınız. Bakın bu ıssız yerde hemen karşıda bir sağlık ocağı
görülüyor. Orda sizi tedavi edecek bir doktor vardır mutlaka.?

Yerdeki
yaralı inleyerek cevap verdi: ?Oradaki doktor benim işte.?

HAVANIZ GÜZEL OLSUN

Eskiler
bilir de yeni nesil pek bilmez. Bir yıl ikiye ayrılır. Bir yarısına Hızır
günleri, diğer yarısına Kasım günleri denir. Mayısın 6?sında Hızır günleri,
yeşil mevsim başlıyor. Bu tarih aynı zamanda yaz mevsiminin de başlangıcıdır.
Hızır günleri 186 gün sürer ve Kasım ayının 7?sinde sona erer.

Kasım
günleri de Kasım ayının 8?inde başlar ve
180 gün sürer. İlahi program bu sene bize kar yağışını özletmedi. Ancak henüz
kış geçmiş değil. Yağışlı ve serin hatta soğuk havalar görmeye devam edeceğiz
bir süre daha.

Yazar Fatma Barbarosoğlu geçen yıl şöyle
yazmıştı; ?2011 İstanbuluna bahar gelmedi. 1901 doğumlu Halide Nusret
Zorlutuna; İşgal İstanbulunun gökyüzünde parlayan güneşine Git
Bahar diye sitem etmişti. Gel Bahar. Gel Bahar. Gel Bahar.?

Eskilerin tecrübelerine göre artık bu
haftadan sonra havalar ısınıyor,sıcak günler geliyor, inşallah.

Amiyane
tabirle; ?Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız iyi olsun.?

BİRBİRİMİZ ÜZERİNDE 5 HAKKIMIZ VAR

Peygamber Efendimiz Hz.
Muhammed (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: ?Müslümanın Müslüman üzerinde beş hakkı
vardır.?

Bu buyruğu şöyle okuyabiliriz: Bir; İşçilerin
patronları üzerinde beş hakkı vardır. İki; İş arkadaşlarının bir biri üzerinde
beş hakkı vardır. Üç; Komşuların bir biri üzerinde beş hakkı vardır. Dört:
Eşlerin bir biri üzerinde beş hakkı vardır.

Kısaca; ben inanıyorum diyen insanın bulunduğu
her topluluğa ve kurumsal ortama bu beş hakkı uygulayabiliriz. Bu beş hak;
insan kaynakları ve halkla ilişkiler
anlamında da büyük önem taşımaktadır.

Nedir o beş
hak?

1-Selâmlaşıp hal hatır
sormak,

2-Hastalığı ve ihtiyaç durumunda yardımcısı olmak,

3- Cenâzesinde ve acı
günlerinde yanında bulunmak,

4- Düğün,ikram vb davetine icabet etmek,

5- Dua , iyi niyet ve
dileklerde bulunmak.

DÖRT DÖRTLÜK HAYAT
KURALI

Hayatla ve insanlarla savaşmayı
bırak ta gel kulak ver bana biraz Can



1. Yaşa Her gününü son günmüş gibi yaşa ,anı yaşa, bugünü yaşa, bugünün
ekmeğini kazan, bu günün sorumluluğunu yerine getir, bu günü elinde tut.Yarın
gelir mi bilinmez, boş yere yarını dert etme. Bu günün sorumluluğunu yerine
getirirsen yarın senin hazırlığını yapar.



2. Sev Öncelikle kendini sev. Kendin ile barışık ol. Kendini tanı. Kendini
bilirsen çok şeye sahip olursun. Kendini bilen Rabbini bilir. Ne zaman ki gerçekten kendini seversen,
etrafında olan bitene daha çok tahammüllü olursun. Sürekli insanlardan şikayet
etmekten vazgeç Sev ve sevil. Gerçek hedefin bu olsun.



3. Öğren En önemlisi hayatın anlamını öğren. Bu dünyaya geliş sebebimiz
nedir? Nerden geldik? Niçin buradayız? Nereye gidiyoruz? Bu hayati soruların
cevaplarını öğren. Her şeyde, herkes de öğrenilecek bir şey olduğunu unutma.
Okumaktan, dinlemekten zevk al. Öğrenmek ; mutluluğuna mutluluk katacaktır.

4. Zevk al Hayatından zevk al,
çünkü bir başkası senin yerine bunu yapamaz. Bu senin hayatın, senin imtihanın.
Sahipsiz değilsin. Sahipsiz olmadığını, en yüce dosta sahip olduğunu bilen der
ki: Kahrın da hoş, lütfun da hoş. İnançlı insan acıya sabrederek kulluğundan
zevk alır, sevincede de şükrederek... Her şeyin sana acı vermesine izin verme
Can

DÜĞÜNLERDE
NEDEN PASTA KESİLİYOR?

Havalar ısınıyor. Sezonu geldi
cemiyetlerin. Üst üste davetiyeler ulaşıyor elimize. Düğünler başladı yine.
Davetli için hediye alma telaşesi söz konusu. Ne de olsa altın fiyatları el
yakıyor.. Düğün sahibi için her şey telaş?İşte
yüzlerce düğün telaşesinden biri? Düğünlerde evlenen çift tarafından bir
pastanın kesilmesi ve davetlilere ikram edilmesi adet haline geldi. Daha
pahalı, daha yüksek pastalar hedeflenir oldu. Peki bu adetin nerden çıktığını
biliyor musunuz?

En eski düğünlerde gelinin başına buğday
dökülürdü. Çünkü buğday bereket, mutluluk ve üremenin sembolü kabul edilir,
böyle yapılarak yeni evli çiftler için iyi temenniler sunulmuş olurdu. Henüz
evlenmemiş olanlar da bu dökülen buğdayların kendilerine de isabet etmesi için
gayret gösterirlerdi.

Şimdi de gelin eve girerken başından şeker
dökülür ya da geline doğru şeker fırlatılır oldu. Bozuk para da vardır şeker tabağının
içerisinde. Büyüklerden çok çocuklar kapışır bu atılanları. Evlenme çağındaki
gençler ise daha çok şeker tabağını kapmayı hedeflerler. İnanılır ki;Tabağı
kapanın sırası gelmiştir. Yaklaşık 3000 bin yıl öncesine kadar bu davranış
düğün adetlerinin başında gelirdi. Romalılar devrinde bu buğdaylardan küçük,
tatlı kekeler yapılmaya başlandı. Gelin ve damat bu tatlılardan tadarak
davetlilere ikram ederlerdi.

Özellikle İngiltere?de, çeşit çeşit
tatlılar düğün için yapılır, bunlar üst üste yığılır,ne kadar yüksek ve büyük
tatlı yığını oluşturulursa o kadar çok bereket geleceğine inanılırdı.

Özetle söylemek
gerekirse, düğünlerde yüksek pastalar yaptırıp, törenle kesme adeti batı
kültüründen bize geçmiştir. İşin doğrusu şudur: Düğün vb cemiyetler vesilesi ile
sevinçlerimizi yakınlarımız ile paylaşmalıyız. Bu önemli günün anısına da
konuklara yemek,tatlı vb ikramlarda bulunmalıyız. Bunu yaparken de israf ve
gösterişten kaçınmalıyız. Batı örf ve adetlerinden ziyade milli kültürümüze ve
inancımıza uygun bir tören yapmalıyız.

ALTININIZ KAÇ AYAR?

Altın, Tarihi kaynaklara göre M.Ö. 5000 yıllarından
beri kullanılıyor. Yerkürenin milyonda birini oluşturan altın, hiç bir zaman
yüzde 100 saf olmuyor. Hemen hemen tüm doğal maddelerde, çok küçük oranlarda da
olsa altın bulunuyor. Hatta, insan bedeninin bile küçük bir altın madeni
olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Ağırlığa göre, vücudun
milyarda 100lük bölümü altın... Yani bu, 70 kg. ağırlığında bir kişinin
vücudunda, toplam altın miktarının 7 mg olduğu anlamına geliyor.

Saf altın 24 kırat... Bir yüzüğün 18 kırat olması,
18lik bölümünün saf altından, geri kalan kısmının ise başka metallerden
oluştuğu anlamına geliyor.

1- Dünyada yılda yaklaşık 2 bin 500
ton altın üretiliyor.

2- Bugün dünya altın
üretimi 125 bin ton...

3- Ülkemizde üretilen
altın miktarı; 15 Ton. Bu da Türk Parası rakamı ile 772 Trilyon demektir.Bu
rakamla altın üretiminde Avrupa birincisiyiz.

4- Dünyada altın talebi en yüksek ülkeler arasında
Türkiye, 4. sırada yer alıyor.

5- Güney Afrika altın
üretiminde başı çekiyor.

6- Bugüne kadar en büyük
altın külçesi Avustralyanın Victoria eyaletinde çıkarıldı. Bu külçenin
ağırlığı 78 kg. idi