1. İslam amentüsünün en önemli rükünlerinden birisi Ahiret'e imandır. Yani dünya hayatından sonra yeni bir hayat var. İnsan yok olup gitmiyor. Dünya hayatı bittikten sonra yeni bir yolculuğa başlıyor. İslam amentüsü, bunun bir "ebediyyet yolculuğu" olduğunu bildiriyor. Yani bu dünya geçici, o dünya kalıcı.


2. Bu düzeni insan kurmadı, insan bu düzenin sadece rol verilmiş aktörlerinden birisi. Bu düzenin içinde taş da var, ağaç da, böcek de... Ancak insana, bu dünyadan sonra gelecek dünyada da bir rol verilmiş. İnsan orada da var olacak ve ama orada, bu dünyadan götürdüğü hayat dosyasının kalitesine göre bir konum içinde yer alacak. Yani geçici dünyada hazırlanan hayat dosyamız, kalıcı dünyadaki hayatımızın kalitesini belirleyecek.


3. Ebedi alem nasıl bir şey? Tabii ki gidip gelen yok. Oraya dair tüm bilgiler, bu dünyayı ve o dünyayı yaratıp kurgulayan Kudret'in taht-ı tasarrufunda. O (c.c.)'nun bildirdiği kadar biliyoruz. Dolayısıyla insan, kaçınılmaz olarak bu dünyayı ve o dünyayı değerlendirirken o Kudret'in verdiği bilgilere bakmak zorunda.


4. "O dünya beni ilgilendirmiyor" denilebilir mi? Denilemez. Çünkü böyle denildiğinde aslında bu dünyanın da anlamını kaybetmek kaçınılmazdır. Çünkü bu dünyadaki her tasarrufun, her davranışın, her olayın, her varoluşun izdüşümünün ebedi aleme yansıyan boyutu olmak zorunda. O dünyaya izdüşümünü yok farzettiğimizde, bu dünyadaki işlemlerin de içi boşalır. Oysa bu dünyadaki her işlem, bir başkasını da ilgilendirdiği için sizin için içi ne kadar boşalırsa boşalsın, diğeri için bir kıymet-i harbiyesi bulunacak ve diğeri için bir ebediyyet karşılığı ortaya çıkacaktır. Aynı şekilde bir başkasının kendisi için içi boşalmış farzettiği bir eylem sizi etkileyebilir ve bu defa siz, "Bunun bir karşılığı olmalı" diyebilirsiniz. Çok basit bir muhakeme bile, bu dünyada karşılıkları yeterince verilmeyen davranışların gerçek karşılıklarının verileceği bir dünya bulunmasını gerekli görebilir. İşte buna İslam "Ahiret yurdu" diyor.


5. Hatta kainat nizamını kuran, Dünya - Ahiret dengesini oluşturan Kudret'in insanlığa önder olarak gönderdiği Elçi (s.a.v.) "Gerçek hayat ahiret hayatıdır." (Buhari, Rikak, 1) diyor. Bu dünyada insanoğlundan istenen ise kendisine verilen şeylerle "Ahiret yurdunu aramak." (Kasas, 77) Mevlana hazretleri "Aslında her an, canının bir cüz'ü ölüm halindedir. Her an, can verme zamanıdır ve her an, ömrün tükenmektedir." diyor. Dünya - Ahiret denkleminde kendisine belirlenen konuma isyan etse dahi insan "an an ölüme doğru yolculuk etme"ye direnemiyor.


6. İnsan için makul olan, doğru olan, gerçeği kabul edip ona göre bir dünya hayatı kurmaktır. Bu dünya hayatının kalitesi söz konusu olduğunda da en azından "Ahirette savunulabilir bir hayat" tan söz etmek gerekiyor. Savunmanın, "Likaullah ortamı"nda, yani Allah Teala ile buluşma halinde, yani Hakimi Mutlak Olan'ın huzurunda, dünyada yapıp edilenlerin en ince ayrıntısına vakıf olunan bir vasatta, en hassas mobese kameralarından daha büyük hassasiyetle kaydedilen "Kiramen katibin kayıtları"nın şahitliğinde gerçekleşeceğini de unutmamak gerekiyor.


7. Belki burada en büyük dikkatlerden birisi, "unutmama" noktasında gösterilmeli. Çünkü dünya hayatı unutturur. İnsan zayıftır çünkü. Onun için ilahi mesaj uyarır insanı: "Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Babanın evladı, evladın da babası namına bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin. Bilin ki, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan, Allah'ın affına güvendirerek sizi kandırmasın." (Lokman, 33)

(HAFTAYA DEVAM EDECEK İNŞALLAH!)

Altınoluk Dergisi 361.sayı