Genellikle çocuklara sorarız, büyüyünce ne olmak istersin? Onlar da değişik meslekler sayarlar. Bu soruyu zaman zaman büyüklere/kendimize de sormalıyız.Ölünce ne olmak istersin? Cennetlik mi, cehennemlik mi? Çünkü cennet de cehennem de bu dünyada yaptıklarımızla kazanılıyor.

İnsan ölümü unuttuğu anda zalim olur. Ölüme inanan insan zülüm yapamaz. İki dünyası olanın tek yüzü olur. Ama tek dünyası olanın iki yüzü olur.Dolayısıyla ahiret inancı olan insan merhametli ve şefkatlı olur.Bu dünyada yaptığı her işin mutlaka karşılığını göreceğine inanan insan zalim olamaz.

Ölümü istemeyenler genellikle ölüme hazırlıklı olmayanlardır.Akıllı insan bu dünyasını değerlendirdiği gibi ahiretini de unutmayan insandır.Çünkü dinimiz bizlere hem bu dünyada mutlu olmamızı hem de ahiret te mutlu olmamızı istemiştir.

Her canlı varlık gibi insan da bir gün ölmek üzere doğar. Kimileri çok küçük yaşta hayata veda ederken, kimileri genç, kimileri orta, kimileri de ileri yaşlarda bu dünyayı terk ederler. Kimsenin sahip olduğu malı-mülkü, serveti, makamı, mevkisi, şöhreti, itibarı, kuvveti ve güzelliği, ölümü kendisinden uzaklaştıramaz. Herkes istisnasız ölüme boyun eğmiştir ve bundan sonra da eğmeye devam edecektir

Pek çok insan, ölümü düşünmek istemez. Bu mutlak sonun kendi başına da geleceğini aklına getirmez. İnsanların bir kısmı düşünmedikleri sürece, ölümle karşılaşmayacakları gibi batıl bir inanç geliştirmişlerdir. Halk arasında ölümle ilgili konu açan herhangi bir kişi hemen şom ağızlı olarak nitelenir ve bu konu hemen, ağzından yel alsın gibi anlamsız sözlerle kapattırılır. Halbuki ölümden söz eden bir insan, Allahın çok büyük ayetlerinden birini hatırlatmakta ve insanların üzerindeki kalın gaflet perdesinin biraz da olsa aralanmasına vesile olmaktadır. Ancak gafleti, yaşam biçimi haline getirmiş gafil bir kitle, kendilerini rahatsız eden bu tür gerçeklerin hatırlatılmasından çok huzursuz olurlar. Oysa bu kişiler, hayattayken ölümü düşünmekten ne kadar kaçarlarsa, ölümün gerçeğiyle karşılaştıklarındaki rahatsızlıkları da o kadar şiddetli olur. Bu dünyadaki gafletleri ne kadar büyükse ölüm anında, kıyamet gününde ve ebedi azaptaki dehşet, şaşkınlık ve azapları o derece büyük olur.Bu konuda Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır. ?Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir.?(Aliİmran-185)

Zamanın ilerlemesine rağmen kendini yaşlanmaya ve ölüme karşı koruyabilmiş tek bir insan gösteremezsiniz. Ölmeyecek tek bir insan bulamazsınız. Çünkü insan kendi bedeninin ve kendi hayatının sahibi değildir. Yaşamaya karar verip hayatını kendisinin başlatmamış oluşu, bunun bir göstergesidir. Bir diğer göstergesi ise, hayatını sona erdiren ölüme müdahale edemeyişidir. Hayatın sahibi, onu verendir. Ve O, dilediği zaman da o hayatı geri alır. Yüce Allah, Peygamberimiz (sav)e Senden önce hiçbir beşere ölümsüzlüğü vermedik; şimdi sen ölürsen onlar ebedi mi kalacaklar? (Enbiya Suresi, 34) ayetiyle, bunu haber verir.

Bir köyde yaşadığınızı düşünün ve büyük bir şehre gitmek için isminizi yazıp sıra almışsınız.Şehre gitme sırası gelenleri görevliler gelip isimlerini okuyup götürüyor.Ve bir gün sizin de sıranız gelmiş görevli elindeki listeden isminizi okurken üzülürmüsünüz yoksa sevinirmisiniz?Günlerce yolunu beklediğiniz o güzel haber gelmiş ve sizler ,sizden önce giden bütün akrabalarınız ve dostlarınızla görüşebilme fırsatını yakalamışsınız.Ayrıca gideceğiniz şehir imkanları ve nimetleri sınırsız bir mekan.İşte o şehir Ahiret hayatı.Orada sonsuz nimetler vardır.Ayrıca orada Resulullah (sav) var,Hz.Ebubekir(ra),Hz,Ömer(ra),Hz,Osman(ra) ,Hz;Ali(ra) ve sahabiler var orada şehitler var sıddıklar var,nebiler var salihler var,dostlarınız,sevdikleriniz ve yakınlarınız var.

Soruyorum size; Böyle bir yere gitmekten hangi mü?min üzüntü duyar.