Eskiden hatıra defterleri vardı.Okul bitiminde özellikle de son sınıftan mezun olurken son aylar da "Hatıra Defteri"mizi başta öğretmenlerimiz olmak üzere arkadaşlara yazdırmak için sürekli gezdirirdik.Ve o "Hatıra Defterleri"ni yıllarca ve özenle saklardık.Zaman zaman açar bakar,okur, eski günlere gider ve duygulanırdık.

Zamanla hatıra defterlerinin bir benzeri olan "Günlük"ler ortaya çıktı.Özellikle Türkçe/Edebiyat öğretmenleri öğrencilerin kelime hazineleri gelişsin ve duygusal yönden ilerlesinler diye öğrencilere günlük tuttururlardı.

Hatıralar sadece defter tutmakla sınırlı değildi.Birlikte çekilen siyah-beyaz fotoğraflar ve sonradan renkli hale gelen fotoğraflar da "Albüm" adı verilen fotoğraflar için yapılmış özel sayfalarda saklanırdı.Albümler de aynen hatıra defterleri gibi zaman zaman açılır,eski günlere doğru hayalen yolculuk yapardık.

Hatıralar sadece duygusal anlamda bir kavram değildir.Siyasetçiler,devlet adamları,komutanlar,ünlü iş insanları,sporcular v.b. kişiler emekli olduktan sonra tecrübelerini hatıralar şeklinde yazarak özellikle o alandaki gençlere yol gösteriyorlardı.

Hatta bazen de kendi dönemlerinde yaşanan ama aydınlanmamış önemli olayların iç yüzünün ortaya çıkmasına vesile olurlardı.

Hatıralar hayatımızın her alanında önem taşıyor.TV'de izlemişsinizdir ki ünlü kişilerle yapılan röportajlarda mutlaka "Unutamadığın Bir Hatıran var mı" diye sorulur.O ünlü kişiler de "Pek çoktur" der ama nedense aklına anlatacağı hatıra hemen gelmediği için çoğu zaman anlatmakta zorlanırlar.

Hangi taraftan bakarsanız bakın hatıralar insanı dinlendiriyor.İnsanın moralinin bozuk olduğu veya canının sıkıldığı zamanlarda hatıralar yorgun zihinler için adeta baston görevini görür ve insanı rahatlatır.Özellikle de yaş ilerledikçe insan daha çok duygusallaştığından hatıralar daha çok önem taşıyor.

Öğretmenlerimiz bize "canınız sıkıldığı zaman alimlerin,meşhur insanların hayat hikayelerini ve hatıralarını okuyun ki hem tecrübe kazanırsınız hem de çektikleri sıkıntıları okudukça halinize şükredeceksiniz" derlerdi.

İnsanın hayatındaki hatıraların hepsi güzel hatıralar olmayabilir.Tabii ki acı hatıralar da vardır.Ama insan ne hikmetse acı hatıraları hatırlamak istemez ve unutmak ister.

Hatıraların en başında genellikle okul hatıraları gelir.Özellikle İlkokuldan başlayarak Ortaokul,Lise ve Üniversite hatıraları peş peşe sıralanır.

Okul hayatınızda sizi etkileyen örnek aldığınız bir öğretmeninizi hiç unutmazsınız.Askerlik hatıralarını özellikle de çavuşunuzu ömür boyu anlatırsınız.

Hatıralarımızı anlatırken genelde "Bizim zamanımızda "diye başlanır ve o dönemlerin özlemini çekeriz.Çünkü:

-Eskiden samimiyet vardı,Günümüzde "Babama bile güvenmem" sözü hangi hale geldiğimizi çok güzel gösteren bir laftır.

-Eskiden sevgi saygı daha çoktu.Gençler büyüklerin yanında sigara içmez,ayak ayak üstüne atmazdı.Büyüklerin ikazlarını büyük bir saygı içinde dinlerlerdi.

-Eskiden akrabalar arasında sıkı ilişkiler vardı,Günümüzde neredeyse akrabalarıyla küs olmayan yoktur.Bazı ailelerin çocukları uzak şehirlerde ki amca,hala,dayı ve teyze çocuklarını tanımıyor, tesadüfen bir yerde karşılaşsa belki de tanıyamayacaklardır.

-Eskiden komşuluk ilişkileri çok daha samimiydi.Şimdi neredeyse büyük şehirlerde komşu komşuyu tanımıyor.Komşudan hırsızlar eşya ile çıksalar diğer komşular onları ev sahibi zannedip nerdeyse "kolay gelsin "diyeceklerdir.

Hatıralar insan için o kadar önemli ki psikologlar hastasını tedavi etmek için onu ilk önce çocukluğuna götürürler.Çünkü çocukluk yılları insanın şekil aldığı dönemlerdir.

Biz de acizane diyoruz ki çocuklarınızın gelecekte iyi insan olmalarını istiyorsanız büyüdüklerinde hatırlayacakları güzel hatıralar yaşatın.

UNUTMAYIN:Biz orucu seviyorsak annemizin bizi küçükken sahura kaldırma hatırasındandır.Camiyi seviyorsak babamızın bizi camiye götürme hatırasındandır.Birazcık hayırsever isek annemizin fakir komşuya bizimle gönderdiği bir tas çorbanın bıraktığı izin etkisini küçümsemeyin.