İslam dünyası olarak hasta olduğumuz, hastalıklarımız olduğu aşikar.Batılıların bizden güçlü olduğu da aşikar.Fakat bu durum,bizim hastalıklarımızın devasının,çaresinin, ilacının Batı'da olduğu anlamına gelir mi?Yoksa hastalıklarımızın ilacı kendi medeniyetimizdede bizim mi haberimiz yok?Bu yazımızda buna kafa yoralım.

Çok sayıda hastalığı olan bir adam varmış,o hastalıklarının ilaçları evinde varmış,fakat adam o ilaçları kullanmak yerine komşusunun ilaçlarını kullanmayı tercih ediyormuş.Çünkü komşusu kendisinden daha zengin olduğu için ona hayranlık duyuyormuş.Oysaki komşusunun ilaçları adamın hastalıklarını günbegün artıyormuş.

Hikayedeki hasta adam İslam dünyası,komşusu Batı dünyası, ilaçlar ise Batı kavramları.Adamın kullanmadığı ilaçlar ise inancımızın, medeniyetimizin kavramları ve değer yargılarıdır.Kıssadan hisse;dertlerimize deva kendi medeniyetimizin içinde var ama biz ısrarla Batı ilaçlarını tercih ediyoruz diye düşünüyorum.Birkaç örnekle biraz daha somutlaştıralım mevzuyu.

Bilim ve teknoloji üretememek büyük hastalıklarımızdan. Üretemiyoruz çünkü insan kaynağımızı iyi yetiştiremiyoruz. Bu hastalığımızın ilacı medeniyetimizde var: İslam'ın İlk emri 'OKU'dur ilaç,Peygamberimiz; 'ilim Müslümanın yitik malıdır, nerede bulursa alır' buyurur,bu ilkedir ilaç.Batılı gibi yaşamak, giyinmek değildir ilacımız.

Devlet-millet-mezhep- menfaat-ideoloji eksenli bölünmüşlük hastalığımız ilaç, derman medeniyetimizde: 'Allah'ın ipine HEP BİRLİKTE sıkıca sarılın' buyuruyor Allah; Peygamberimiz, 'Müslümanlar kardeştir' diyor. Diyor ama biz, geçen haftaki yazımda ifade ettiğim gibi, olaylara kendi medeniyetimizin gözlüğü ile değil maalesef Batı gözlüğü ile baktığımız için bırakın Müslümanları kardeş görmeyi, düşman görüyoruz,Ümmet kavramından bile rahatsız oluyoruz.Haliyle bölünmüşlük hastalığımız artarak devam ediyor,bu durumdan ise Sömürgeci Devletler yararlanarak İslam dünyasının her yerini kan gölüne çevirmeye devam ediyor.

Değer yargılarımızın aşınması, ailelerimizin parçalanması, kültürümüzün erozyona uğraması, geleneklerimizin unutulması, kadın cinayetleri, dürüstlük gibi değer yargılarımızın azalması, edep gibi kavramların bırakın yaşanmasını ne anlama geldiğinin dahi bilinmemesi gibi pek çok sosyolojik-toplumsalhastalığımız var. Bu hastalıklarımız her geçen gün artıyor,bu hastalıklarımızın acısını,ızdırabını hepimiz yaşıyoruz.Diziler, sinemalar, genelağ(internet), görsel medya,sosyal medya,art niyetli insanlar ve kuruluşlar her geçen gün artıyor hastalıklarımızı.

İşin vahim yönü bu hastalıklarımızın ilacının Batı'da, Batılı kavramlarda olduğunu zannediyoruz hala.Sınırsız özgürlük,daha çok tüketmek,lüks yaşamak,bencillik,vb Batı kavramlarının- ilaçlarının bize huzur getireceği,hastalıklarımıza deva olacağı yanılgısı içindeyiz ve bu nedenledir ki yüzyıllardır süren Batı takibimiz devam ediyor son sürat.

Batı' ya karşı olan bu saplantılı ve platonik aşkımızın ve AŞAĞILIK KOMPLEKSİ hastalığımızın devası da var bizde.Kabaca baktığımız zaman;8-18.yüzyıllar arasında bizler Batı'dan çok ilerdeydik, dolayısıyla onlar ileri biz geri zekalı değiliz, dolayısıyla da aşağılık kompleksine kapılmanın gereği yok.Üstelik unutmayalım ki; Bat zengindir fakat bencildir,Batıda rahat vardır fakat huzur yoktur,batıda dünyevilik çok ileridir fakat uhrevilik yoktur,Batı kendine medenidir ama başkalarına karşı zalimdir....Bu mudur bizim hedefimiz,bu mudur bizim özlemini duyduğumuz hayat anlayışı,bu anlayış mı dertlerimize-hastalıklarımıza deva olacak. Gerçekten düşünmeye,sağlam özeleştiriler yapmaya, aşağılık kompleksine son vermeye,İslam dünyasının her yerini kuşatan zulümlere ve hastalıklara samimi çözümler üretmeye başlamak için;daha ne kadar çocuğun ölmesi,ne kadar kadının ırzına geçilmesi,daha kaç tane İslam diyarının paramparça edilmesi gerekiyor!

Mehmet Arif SELİM