"Bu akşamki sohbet en çok bana yaradı hocam. Çünkü buradan çıkıp belki de bir haram işleyecektim belki de."

Böyle demişti kirli sakalı yüzüne yayılmış elli yaşlarında yetişkin adam dinlemiş olduğu sohbetten hakkına düşen hisseyi kapmıştı.

Aslında tüm hikaye sevdiğimiz bir kardeşimizin "bu hafta derneğimizde, gençleri haramdan sakındıracak bir konu üzerine sohbet yapar mısınız?" cümlesi ile başlamıştı. Zihnim için biçilmiş vazife ortaya çıkmıştı. Düşünecek konu belirlenmişti. Haram üzerine düşünürken sorduğum ilk soru şu oldu.

Haram kavramı bir insanın dünyasına ne zaman girer? Haram nedir? Haramın psikolojik arka planı var mıdır? Haramın sosyolojik yansımaları nasıldır? gibi birçok soru üreterek düşünmeye çalıştım. Kur'an ve hadisler ilk kaynağımızdı. Tabii düşünmek deyince sistematik olması gerekiyor, anlamlı ve mantıklı sorularla bu tertibi yapabilirdim.

İlk sorumu cevaplamaya çalışmıştım. Haram kavramı insanın zihin dünyasına nasıl girebilirdi? Bir Hristiyan'a veya bir Yahudi'ye ya da ateiste haramdan bahset bir anlamı olmaz diye düşündüm. Ancak insanoğlu kelime-i şehadeti getirirse toptan imam ettiği dinin emir ve sorumluluklarının sınırını anlamak zorundadır. Dinini samimiyetle yaşamaya niyetlendiğinde haram kavramı onun hayatında neşv ü nema bulur.

Haram demek kırmızıçizgi demektir? Haram sınır demektir, kanun-kural demektir? Bir insan hayatını haramlar ve helaller dairesinde yaşamaya dikkat ediyorsa samimi bir Müslüman olarak bilinir. Dolayısıyla İslami bir kavramın katında kıymetli olmasının sebebi, Rahmanın nasip ettiği imanın gönülde yerleşmesi ile ilgilidir. Yani şunu demeye çalışıyorum kalbinde güçlü bir iman taşıyan insan, haram gibi kırmızı bir çizgiye asla yaklaşmaz. Kalbinde güçlü ve sağlam bir iman taşıyan kişi, haram uçurumunun kıyısında oynaşmaz. Haram sanki bir ateş... Sanki ölümcül bir tehlike... Sanki bir perişanlık, sanki bir pişmanlık göstergesi... Mümin haram işlediğinde kalbi sıkışır, daralır, boğulacakmış gibi olur.

Aslında bunun en güzel örneğini Peygamber Efendimiz (sav)'in söylemiş olduğu "imanın tadını" almaktan bahsettiği o mübarek hadis-i şerifte görüyoruz. Allah'ı ve Resulünü her şeyden çok sevenler, mümin kardeşini Allah için sevenler, bir de günah/haram işlemeyi ateşe düşmek gibi görenler hakiki imanın tadını alır. Demek ki bu son sayılan haramdan sakınmak imamın tadına vakıf olmaya sebep oluyor.

Sosyolojik manada yani toplumsal alanda haram olan ameller sakınılması gereken şeylerden kabul edilebiliyorsa... Yani haram olan şeyler aynı zamanda gelenek içinde ayıp olan şeyler ise, devlet düzeyinde, kanunlar çerçevesinde yasak olan şeyler cümlesinden sayılıyorsa İslam toplumundan söz etmek mümkündür.

Peygamber Efendimiz (sav) zina gibi bir günahı/haramı arzulayan bir gence çok mükemmel bir nasihatte bulunmuş. "-Ben zina etmek istiyorum Ya Resulallah" diyen gence, Peygamber Efendimiz duygusallığı yükselmiş bu genci sahabeyi düşünsel alana çekmek için empati kokan sorular yöneltir. "-Senin annenle zina edilse hoşuna gider mi?" "-Hayır ya Resulallah..." diye cevaplamış. Peygamber Efendimiz: "-Zina edeceğin kadın birinin annesi olamaz mı?" demiş. Genç, düşündükten sonra "Evet, Ya Resulallah birisinin annesi olabilir..." diye cevap vermiş.

Bu diyalogun devamında "kız kardeşinle zina edilse, hanımın ile zina edilse ya da kızın ile zina edilse devam etmiş. Hiç birini kabul etmeyen genç yavaş yavaş akl etmeye başlayınca Peygamber Efendimiz delikanlının göğsüne elini koyarak "-Ya Rabbi, bunun kalbinden zina duygusunu gider" dediğinde gencin sanki içi dışı pür nur olmuş ve zinadan daha kötü bir eylem düşünememiş.

Şimdi aklıma takılan şey şu oldu. "-Bu sohbetten sonra günaha girecektim belki hocam. Belki de bir harama düşecektim" diyeni Peygamber Efendimiz uyarmış olmaz mı? Dernekteki sohbete katılanlar Efendimizin nasihatini dinleyen akıllı adam gibi olmazlar mı?