Zatına layık şekilde hamdu sena Allah'a, sınırsız salat ve selam yüce Resulullah'a

Vaktiyle bir peygamber ümmetinden bir gurupla yola çıkar. Mola verirler. Peygamberin oturduğu yerde karınca yuvası vardır. Yuvalarına zarar verdiği için bu karıncalar o peygamberi ısırır. Canı yanan peygamber oranın ateşe verilmesini emreder. Gelen vahiyle kendisi uyarılır. "Sana zararı olanı öldüreceğine neden hepsini öldürdün ?" bu peygamberin Hz. Musa (as) olduğu kanaati vardır. Mesele hangi peygamber olduğu değildir. Bu hadisi şeriften çıkarılacak iki ders vardır ki bizim için ilk ders günümüze ışık tutar biçimdedir.

Birinci ders genelleme hastalığı üzerinedir. Zararlı unsuru zararsızlarla karıştırmamak gerekir. İkincisi ise yakarak ceza vermek yalnızca Allah'a aittir.

Birilerine ait kötü sıfatlar tüme has kılınıyorsa burada genelleme hastalığı vardır.

Bütün sakallıların dede olmadığını bilmek yeterli gelmiyor mu?

Bugünlerde malum olduğu üzere sahte şeyhlerle alakalı gündem var. Birinci dersimizin mucibince genelleme yapmak insanı hataya düşürür. Genellemenizle bu günlere kadar gelen Anadolu irfanının üzerini çizmek istiyorsunuz demektir. Unutmayalım ki bir şeyin sahtesi onun hakikatine işaret eder. Sahte para, altın, mücevher vs. gerçeğinden dolayı piyasada dolaşır.

Neden sahte şeyhler piyasada olur?

İşin içinde menfaat duygusu varsa oradan nemalanma oluyor. Kimi şöhret sevdasına, maddi imkanlara kavuşabilmek için insanları etrafında toplayabilir. İşi saltanata çevirenler dahi olabilir.

Bir diğeri ise tarih boyunca var olmuş İslam düşmanlarının ümmete hizmet eden gerçek Allah dostlarını değersiz göstermek ve ümmeti birbirine düşürmek için yaptıkları hainliktir. Uzun yıllar sonra ortaya sahtelikleri ya çıkıyor ya da saklı kalıyor. İnşallah hepsi ifşa olur. Kim bilir belki de bazı tarikat liderlerinin, Müslüman yazar diye bildiğimiz bazı köşe yazarlarının bir başka ülkenin yılların istihbaratçısı olduğu ortaya çıkacak. Kim bilir belki de sakallı, cübbeli gezenler Yahudi çıkacak. Bu tarih boyunca olmuş şimdi olmayacağını söylemek saf dillilik olur.

Kısacası bu sahteliklerin iki sebebi vardır. Biri nefsaniyete teslim edilmiş gaflet, diğeri şeytani planlarla örülü ihanettir.

Peki, bu durumu çözmek adına ne yapılmalıdır? Hem hakiki olanın hizmetine mani olmasın hem sahtelikler deşifre edilebilsin.

Bunun yolu şeffaflıktan geçer. Bunu sağlayabilmek için icazetli (diplomalı) alimlerin kendilerini devlete tescil ettirmesi, bir vakıf kurarak devletin de bu vakfı denetlemesi gerekir. Vakıflar dernekler gibi değildir. Daha sıkı denetim vardır. İç işleri bakanlığı bunu denetlerse daha yerinde olacaktır. Zira işi diyanete verseniz diyanetin içinde de farklı cemaat, tarikat, oluşumlara mensup olanlar mevcut. İşi suiistimal edeceklerdir. Devlet resmiyeti bu işi çözebilir.

Abdülhamid Han'ın daha pratik çözümleri vardı. Yeri gelirse uygulanabilir. Keramet sahibiyim diyenler için büyük bir ateş yaktırır. İçin geçmelerini isterdi mesela. Bu da bir çözüm J

Muhabbetle kalın..