Kantinin ufak penceresinden çay alırken kulağına bir ses dokundu. "Hocam, size Haim Nahum'u sormak istiyorum?" Sorunun sahibi aynı okulda çalıştığı bir meslektaşıydı.

Sorunun sahibi, son günlerde okuduğu bir kitapta ilginç bir bilgiyle karşılaşmıştı. Önyargı oluşturacak kadar bir kanaate sahip değildi ve sahiplenmeyecekti. Haim Nahum hakkında kitabın 197. sayfasından 208. sayfasına kadar olan bölüm onun adına açılmış, başlıklarda da çok garip bir süreçten bahsediyordu.

Soru sahibi, Lozan Anlaşmasında hiçbir resmi sıfatı bulunmayan ve İsmet İnönü'ye fikir babalığı yapacak kadar yakın duran hahambaşı Haim Nahum hakkında bu kadar bilgiyi sadece Murat Akan'ın Üst Akıl kitabında okumuştu.

İşte bu bilgileri ya teyit ettirecekti ya da farklı yorumları dinleyecekti soru sahibi. Baltayı taşa vurduğunu sormasının ardından gelen ufacık bir açıklamadan anladı. "Siz onu benim öğrencilerime sorunuz onlar size açıklar. Ha bu arada açıklamaktan çekinmiyorum ancak önyargılısınız o yüzden..."

Soru sahibi, önyargılı yaftası yemeyi çoktan hak etmiş olduğunu düşündü bir an. Ancak daha önce birçok açıdan dinlediği ve genel kanaat sahibi olduğu ve de kaynaklarına güvendiği bilgiler konusunda anlaşamamışlardı. Şimdi de gerçekten öğrenmek istediğini de anlatamamıştı.

Ancak öğrendiği bir şey vardı. Tarih konularda okuduklarını sadece bir kitaba sırtını dayayarak ahkam kesmemek. Yeni bilgiler, her zaman bir başka açıdan bakmak veya başka kişilerden dinlemek gerekti. Zira memleketinde bazı tarihi olaylar veya bazı tarihi kişiler turnusol kağıdı gibiydi insanın zihniyetini ele vermede.

Şunu seviyorsan bizdensin, sevmiyorsan beyni yıkanmış ötekisin. Bu anlayışın tarih sayfalarında o kadar çok şahidi vardır kim bilir? Bu felsefeleri bir kıyıya bırakıp konusu üzerinde düşünmeye ve iktibas yapmaya devam etti soru sahibi.

Haim Nahum'un bir Yahudi hahambaşı olduğunu bilmek işkillenmesi için yeter sebepti. Ancak Lozan'da söylemiş olduğu bir cümle çok yürek yakıcıydı.

Üsk Akıl kitabını 206 sahifesinin ikinci paragrafında şu ifadeler yazıyordu. Ve sorunun sahibi böyle bir şeyin diğer kaynaklarda olup olmadığını öğrenmek istiyordu.

"Haim Nahum, kendisi gibi bir Yahudi olan İngiltere Dışişleri Bakanı ve aynı zamanda Lozan görüşmelerinin de başkanı olan Lord Curzon'a şöyle diyordu: "Siz, Türkiye'nin mülki tamamiyetini kabul ediniz. Onlara ben İslamiyet'i ve İslami temsilciliklerini ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüd ediyorum" 79 (Said Nursi Emirdağ Lahikası I. S. 278)

Bu cümlenin o gün söylenip söylenmemesi, kaynaklarda aynen bu kelimelerle ifade edilmesi söz konusu mudur, bunu merak ediyordu. Türkiye'nin yakın tarihindeki bazı olayların mesela başta Ezan'ın Türkçe okunması gibi olayların ardında bu konuşmamı yatmaktadır.

Diğer tarihçiler bunu görmemiş olabilirler mi? Gördükleri halde bugün bu bilgiler o kadar önemli bir mevzu değil mi dediler? Bilmiyordu. Alliance Israelite Universelle teşkilatı yardımıyla Paris Ruhani Okulunda dört yıl eğitim görmüş olması, İstanbul'a gelmesi Hahambaşı olması, sonradan Mısırda en yüksek makam olan Mısır Başhahamlık görevini üstlenmesi ve daha birçok bilgi...

Bunlar soru sahibi gibi biraz mürekkep yalamış insanların derinlemesine inceleyeceği konular değildi. Biri bir kitap tavsiye ediyor alıp okuyorsun ve oradaki bir cümle içine kurt düşürüyor. İçini kemiren bu kurdu öldürmek istiyorsun başka güvenilir bilgilerle.

Soru sahibi, kendisini şaşırtan bu cümlelerin tesirinden hemen çıkmalıydı. Öylede yaptı. Diğer kitapların satırları arasında yürürken aklını derinlemesine yormak istemiyordu. Sıradan bir vatandaş gibi okulda öğrettikleriyle idare etmek isterdi ancak böyle bilgileri okudukça içinde bulunduğu zamanın perde arkasını ve o günkü şartlarının inşa ediliş sürecinin cahili olmaktan kurtulmuş olacaktı.